28 Eylül 2024 Cumartesi

Diriliş


 


TOLSTOY

İşbankası Kültür Yayınları

637 Syf

5/5


Ekaterina Maslova, köylü bir kadının gayrimeşru çocuklarından bir tanesi. Annesinin ondan önce doğurduğu ve bakımsızlıktan ölen beş çocuğun kaderini yaşamaması için varlıklı iki kız kardeş tarafından evlatlık edinilir. Yarı hizmetçi yarı hanımefendi olarak büyür. Bu evde Ekaterina, Katyuşa Maslova olur. Katyuşa on altı yaşına geldiğinde teyzelerinin evine gelen Prens Dimitri İvanoviç Nehludov'a aşık olur. Bir kaç yıl sonra da savaşa giderken teyzelerine uğrar. Son gece Katyuşa'ya sahip olur ve onu hamile bırakır. Katyuşa'nın kaderi o gece değişir. Evden kovulur. Bebeği ölür. Her ne kadar namusuyla çalışmak istesede onu rahat bırakmazlar ve genelevde çalışmaya başlar.

Prens Nehludov ana karakterimiz. Bir asilzade. Olaylar onun çevresinde gelişiyor. Nasıl Katyuşa'nın hayatı bir gecede değişiyorsa, Nehludov'unda bir mahkeme salonunda. Hayata bakışı tamamen değişiyor. Bir aydınlanma. Bir "Diriliş" gerçekleşmeye başlar. 

O mahkeme salonuna döner isek; Katyuşa hırsızlık ve cinayetle suçlanıyor. Onun davasında da tesadüf eseri Nehludov jüri üyesi. Katyuşa jürinin yaptığı bir hata yüzünden Sibirya'da kürek cezasına mahkum olur. 

Nehludov Katyuşa'yı tanır. Ve hatasını anlar. Onu kurtarmak için elinden geleni yapar. Sibirya'ya kadar peşinden gitmeye kararlıdır. 

Tolstoy'dan muhteşem bir eser okudum. Nehludov'un dirilişini okurken altında yatan şeyler çok daha mühim. Kilisenin, toplumun ikiyüzlülüğü, yasaların yanlış uygulanması (suçluların dışarıda masumların içeride olması gibi)... Yozlaşmış bir toplum, vicdan, kötülüklerin düzeltip düzeltilemeyeceği... 

Tahminimden uzun bir inceleme oldu. O yüzden daha fazla uzatmak istemiyorum. Tolstoy'un kilise tarafında aforoz edilmesine neden olan bu eseri kesinlikle okumalısınız. Sayfa sayısı gözünüzü korkutmasın.

Bir başka eserde görüşmek üzere. Kitapla kalın.


ALINTI

"Asırlardır suçlu saydığınız insanları idam ediyorsunuz. Ne oldu, kökü kazındı mı bunların? Kökü kazınmadı, tam tersine, verilen cezalada ahlakı bozulan suçlularla ve koltuğuncia oturup adam cezalandıran suç­lu yargıçlarla, savcılarla, hapishane görevlileriyle sayıları arttı sadece."

"Ahlaksız insanlar, başka ahlaksız insanları yola getirmek istiyorlardı ve bunu hiç düşünmeden, mekanik bir iş gibi yapabileceklerini sanıyorlardı. Ancak bundan bir tek şey çıkıyordu: İnsanların bu şekilde, hayali bir şekilde cezalandırılması ve yola getirilmesinden kendilerine bir meslek yaratmış olan birtakım yoksul ve çıkarcı insanların kendileri en uç derecede ahlaksızlaşmışlardı ve acı çektirdikleri insanları da sürekli olarak ahlaksızlaştırıyorlardı.

"Anlaşıldığına göre, İngilizin yolculuğunun Sibirya'daki sürgünü ve hapishaneleri anlatmak amacı dışında bir amacı daha vardı: inanarak ve pişmanlık duyarak insanın kurtulabileceği düşüncesini yaymak."

" Çok basit bir soru soruyordu: Bazı insanlar, neden ve hangi hakka dayanarak başka insanları hapse atıyorlar, işkence ediyorlar, sürgüne gönderiyorlar, kamçılıyorlar ve öldürüyorlar? Oysaki kendileri de tıpkı işkence ettikleri, kamçıladıkları, öldürdükleri insanlar gibiler. Sorduğu sorulara, insanda irade özgürlüğü var mıdır, yok mudur gibi sorularla yanıt veriyorlardı. Kafatası ölçüsüne göre vs. bir insanı suçlu kabul etmek mümkün müdür, değil midir? Kalıtım suç işlemede nasıl bir rol oynar? Doğuştan ahlaksızlık diye bir şey var mıdır? Ahlak nedir? Delilik nedir? Yozlaşma nedir? Huy nedir? İklim, yiyecekler, cahillik, taklit, hipnotizma, ihtiraslar suç işlemede nasıl etkili oluyor? Toplum nedir? Toplumun görevleri nelerdir? vs. vs."

"Halkın tarafımızca korunan çıkarları o kadar önemlidir ki din konularında aşırı gayret gösterilmesi, şu anda bu konulara karşı yayılmakta olan aşırı umursamazlık kadar korkutucu ve zararlı değildir." "Fakat iyiliğin en birinci gerekleri din adına çiğneniyor ve aileler birbirlerinden ayrı düşüyorlar..."

"Toprak, mülkiyet konusu olamaz, tıpkı su gibi, hava gibi, güneş ışınları gibi alım ve satım konusu yapılamaz. Herkes toprak üzerinde ve toprağın insanlara sağladığı şeyler üzerinde eşit haklara sahiptir."

"İlk anda sevdiği ve kendisini seven yakışıklı bir delikanlı tarafından önünde açılmış olan yeni, büyülü duygu ve düşünce dünyasını, daha sonra da aynı delikanlının anlaşılmaz kabalığını ve bu büyülü mutluluğun ardından gelen, bu mutluluğun doğurduğu bir yığın aşağılamayı ve acıyı anımsamıştı hayal meyal. Ve canı yanmıştı."

"Herkes sadece kendisi için, kendi zevkleri için yaşıyordu."

"Artık insan olarak değil, yalnızca huzurumuzu ve rahatımızı sağlamak için gerekli eller ve bedenler olarak gördüğümüz kenara itilmiş bu yaratıklara, bu komediye harcadıklarımızın yüzde birini olsun harcamış olsaydık keşke."

"Bu tip insanların içinde doğdukları koşulları ortadan kaldırmak için bir şey yapmak şöyle dursun, bunları yapan kurumları teşvik ediyoruz üstelik. Bunların hangi kurumlar olduğu bellidir: Fabrikalar, imalathaneler, atölyeler, meyhaneler, genelevler. Ve biz bu kurumları ortadan kaldırmadığımız gibi, gerekli sayarak özendiriyor, çekidüzen veriyoruz."

" Bunun gibi çocukların olmaması için bu talihsiz yaratıkların oluştuğu koşulları ortadan kaldırmaya çalışmak gerektiği de apaçık ortadadır. Peki biz ne yapıyoruz? Daha binlercesinin yakalanmadiğını bildiğimiz halde, böyle rastlantıyla elimize düşmüş bir çocukla yetiniyoruz ve onu hapishaneye, tam bir tembelliğin hüküm sürdüğü ya da en sağlıksız ve anlamsız işlerin yapıldığı koşullara, kendisi gibi laçkalaşmış ve hayatta yolunu şaşırmış insanların arasına koyuyoruz, sonra da cezasını çekmesi için Moskova ilinden İrkutsk iline en ahlaksız insanların arasına sürüyoruz."

"Onlar tehlikeli de bizler tehlikeli değil miyiz? .. Ben çapkının, ahlaksızın, yalancının biriyim ve benim nasıl biri olduğumu bildikleri halde benden nefret etmedikleri gibi, üstelik saygı gösterenlerin hepsi de öyle değil mi?"

"O zamanlar önünde sonsuz olanaklar bulunan, canlı, özgür biriydi. Şimdi ise aptal, boş, amaçsız ve hiçbir anlamı olmayan bir hayatın ağına kıskıvrak yakalanmış hissediyordu kendini. Bu ağdan hiçbir çıkış yolu görmüyordu, zaten çıkmak isteği de yoktu."

"Ee, anlatın bakalım, toplumun temellerinin altını oydunuz mu? Suçluları aklayıp, suçsuzları mahkum ettiniz mi?"

"Kadınla erkek arasındaki aşkta her zaman bu aşkın doruk noktasına ulaştığı bir an vardır ve o anda bilinç, mantık ve şehvet diye bir şey kalmaz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Üç Anahtar

RHYS BOWEN The Venice Sketchbook Arkadya Kitap 504 Syf 4/5 Herkese merhaba.  Geçmiş ve günümüz anlatımlı kitapları okumayı seviyorum. Üç Ana...