JOSE MAURO DE VASCONCELOS
Zeze #1
Meu Pé de Laranja Lima
Can Yayınları
184 Syf
4,5
Çok duygusal bir kitap ile geldim. Zeze üçlemesinin ilk kitabı Şeker Portakalı.
"Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü... "
Hikâyemiz, Brezilya'nın Minas Gerais bölgesinde yaşayan fakir bir ailenin beş yaşındaki Zeze adında oğullarının başından geçenler anlatılmaktadır.
Zeze, hayal gücü geniş bir çocuk. Çok da zeki. O kadar zeki ki o yaşta kendi başına okumayı öğrenir, şarkıları ezberler. Zeze'nin hayalleri de var. Büyüdüğünde kelebek boyun bağı takıp bilgin ve şair olmak istemekte. Bunların dışında Zeze yaramaz bir çocuk. Mahalleye yaka silktirenlerden. Herkes ona şeytanın vaftiz oğlu olduğunu söylemekte. Minik Zeze de buna inanmış kendini hep kötü biri olarak düşünemekte. Aslında öyle değil. Tamam biraz garip ama çok duyarlı, erken gelişmiş bir çocuk.
Yeni bir eve taşınırlar ve Zeze bu duruma çok üzülür. O evin bahçesinde bulunan zaman zaman Xururuca zaman zaman da Minguinho adıyla seslendiği şeker portakalı ağacıyla dertleşmeye başlar. Başka arkadaşlıklar da edinir Zeze. Özellikle Portekizli Manuel'in yeri ayrıdır.
Tek isteği sevgi olan Zeze'nin, kısa sürede yaşadıkları çocukluğunu kaybeder.
Öncelikle çok acı bir hikâye idi. Bazı yerleri okurken içim acıdı. Onun elinden tutup o aileden kurtarmak istedim.
Benim için unutulmaz bir karakter oldu Zeze. Şeker Portakalı'nı çok beğendim.
ALINTI
"Biliyor musun, Minguinho; on iki çocuğum ve ardından bir on iki çocuğum daha olsun istiyorum, anladın mı? İlk on ikisi hep çocuk kalacak; kimse de onları dövmeyecek Ötekiler büyük insanlar olacaklar."
"Önemi yok, onu öldüreceğim!" "Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?"
"Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek .. Ve bir gün büsbütün ölecek."
"Gerçek olan, acımasız bir biçimde nedenini bilmeden dayak yiyen küçücük bir hayvan olarak iç yaramı bir türlü geçirmeyi başaramadığımdı."
"Ne var ki, bir şeyin eksikliğini duyuyordum: beni kendime getirecek, belki insanlara, onların iyiliklerine inandıracak önemli bir şeyin eksikliği."
"En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez."
"Senin yanındayken beni kimse azarlamıyor ve gün ışığının yüreğimi mutlulukla doldurduğunu hissediyorum."
"Sorun şu, dayıcığım: Çok küçükken, içimde şarkı söyleyen bir kuş olduğunu, şarkıyı onun söylediğini sanırdım."
"Eh, insanın böyle bir kuşa sahip olması harika bir şey."
"Anlamadınız. Artık kuşuma pek inanmıyorum. Ancak içimden konuştuğum ve kendi içimi gördüğüm zaman oldu bu değişiklik."
Durumu kavradı ve şaşkınlığıma güldü:
"Açıklayayım, Zeze. Bu değişimin ne olduğunu biliyor musun? Büyümektesin demektir. İnsan büyüdümü böyle olur. Yani bilinçlenir. içindeki, o konuşan ve gören şeye 'bilinç' denir. Yakında sahip olacağını söylediğim 'o şey' e bir gün insanı götüren de bilincidir."
"Yeni ev, yeni bir hayat ve basit umutlar, basit umutlar. "
"Totoca, çocuklar emekli midirler?" "Ne?"
"Edmundo dayı hiçbir iş yapmıyor, ama para alıyor. Yani çalışmıyor, ama belediye ona her ay para ödüyor."
"Bunda şaşılacak ne var?" "Çocuklar da bir şey yapmıyorlar; yemek yiyorlar, uyuyorlar, sonra da analanyla babalarından para alıyorlar."