30 Ağustos 2025 Cumartesi

Aylardan Aşk (Sancaktarlar 1)


MERAL KIR

Sancaktarlar Serisi #1
Olimpos Yayınları
520 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Ayın son kitabı Sancaktarlar Serisi'nin ilk kitabı Aylardan Aşk. 

Tanem, Sancaktarlar ailesinin en küçüğü. Önemli bir toplantıya hazırlanan Tanem, aldığı bir telefonla hayatı değişir. Kimden olduğu bilinmeyen o telefondan sonra hızla arabasına gider ve iki yıl komada kalmasına neden olan trafik kazasını geçirir. 
Yağız Aslan, Tanem'i hayata döndüren doktor. Tanem için ilk başlarda hastane yatağında küçük bir gönül meselesiyken, onun aşkından güç alacağını nereden bilebilirdi. 
Tanem için zorlu bir mücadele daha başlıyor. Geçmişini silip aadece işine odaklanmış olan Yağız'ın kalbine ulaşabilecek mi? 
Tanem, Yağız için sadece bir hasta ve bir denekti. Onun için projeden ibaretti. Ama Tanem'in verdiği yaşam mücadelesi, karakteri ve yeşil gözleri tüm işini zora sokacaktır. 
Bazı olaylardan sonra Yağız, Tanem'im tehlikede olduğunu düşünür. Onu korumak için elinden geleni yapacaktır. Ayrıca bu mücadele sırasında Sancaktar ailesi ile ilgili bir sır da öğrenir. 

Hikâyemiz Tanem'in uyandırma aşaması ile başlıyor. Ha şimdi uyanacak ha şimdi derken biraz çatlamış olabilirim. Çünkü Yağız ile ilk karşılaşmaları nasıl olacak merak ediyordum. Ve en önemlisi kaza öncesi telefon görüşmesi. 
Biz bunları merak ederken Doruk ile Asya'nın tanışmalarına şahit oluyoruz.(Bu arada ben ilk onların hikâyesini okudum. Neden diye sormayın lütfen) 

Öncelikle aylarla ilgili olan bölümlere tek kelimeyle bayıldım. Hem içeriği hem de kitabın ismiyle uyumu çok güzeldi. 
Yağız ve Tanem ikilisini sevdim. Bu ailede favori çiftim olur mu? Henüz bilmiyorum. En çok Ahmet ile Sena'yı merak ediyorum. Söylemeden geçmek istemedim. 

Bu hikâyede beni en çok heyecanlandıran sorularıma alacağım cevaplardı. Tanem neden tehlikede? Kim uğraşıyor? Ailenin sakladığı sır? Telefon görüşmesi? Ufak tefek (nazarlık diyelim) tatmin etmeyen cevaplar olsada 500 sayfalık kitap nasıl bitti anlamadım. Özellikle son bölümler çok güzeldi. Yağız Bey durdu durdu noktayı koydu ve kalbimi fethetti. Aaa unutuyordum minik bir ters köşemiz vardı. Benim aklıma gelmedi açıkçası. 

Sancaktarları sevdim. Okumaya da devam edeceğim. Eylül'de üçüncü kitap Yolum Aşka Düştü'ğü okuyacağım. 

Ağustos ayını da Aylardan Aşk ile kapatmış bulunuyorum. Ben Anita'mı okumaya devam edeyim. İyi geceler. 

Sancaktarlar Serisi
1) Aylardan Aşk
3) Yolum Aşka Düştü
4) Aşkın Kokusunu Aldım
5) Sana Aşk Getirdim


ALINTI
"Herkesin rolünü kendi yazdığı ve yazarken kendine torpil geçtiği bir hikâyesi vardır. Ama çoğumuz ne hikâyemizin ana fikriyle ilgileniriz ne de hayatın bize sunduklarıyla. İşe yarayan bacakların için sevineceğine, ayağındaki nasırın seni ele geçirmesine izin verirsin."

"Ağustos; harman ayı, ektikleri biçme zamanı şimdi. Unutmayın, ne ektiyseniz onu biçeceksiniz. Ne bir eksiğini ne de bir fazlasını. Kısacası, ya kazanacaksınız ya da kaybedeceksiniz. Güneş sıcaklığını, gün hâkimiyetini kaybedecek ama kuruyan toprak bereketini kazanacak. Peki, siz? Hiç sordunuz mu kendinize, ne kazanacak ya da ne kaybedeceksiniz bereketin kıt olduğu ağustosta..."

"Ben bir eylül günü düşlerimi kaybettim. Şimdi de şairin dediği gibi yüklemi olmayan bir aşkın gizli öznesi oldum. Peki, aşk neydi? Düşlerimi, geçmişimi, kısaca beni geleceğin karanlık suretine gömmüşken onlardan vazgeçip yüzümü döndüğüm mü aşktı? Aşk isyan mıydı, yoksa Nâzım Hikmet'in dizilerinde betimlediği gibi, 'Gelsene dedi bana, kalsana dedi bana, gülsene dedi bana, ölsene dedi bana. Geldim. Kaldım. Güldüm. Öldüm.' diyen içtenliğin adı mıydı aşk? Yoksa mağrur bir hoşça kal mıydı aşk?"

"Hayatla mücadele etmek zor; çoğu zaman yenilirsin. Ama her yenilgiden sonra ayağa kalkmayı başarırsan, işte o zaman kazanmışsın demektir. Tanem bu savaşı kazanacak ve biz onu ayağa kaldırmak için yanında olacağız. Ümitsizlik ve gözyaşı ise, bizi sadece yenilgiye mahkûm eder."

"Sonbaharın ortanca çocuğu ekim ayına neden "Avare ayı" derler bilinmez, ama ona en çok uyan isim "Gazel ayı" dır. Kuru yaprak... Doğanın rengi dönerken sarıya, insanın yüreğinde yakın uzak geçmişe dair ne varsa acımasız bir sorgulama başlar. Gözler buğulu, eller titrek, yürek bitkindir hep. Böylece ekime döneriz yüzümüzü, çünkü ekim ayı hicaz makamından yeni çıkan yorgun bedenlerin silkinme ayıdır."

"Güven demek, Yağız demekti. Güzel demek, onun gözleriydi. Cesaret demek, onun kalbiydi. Eksik olduğunu sevgiyi ise ona Tanem verecekti."

"Farı kapattı. Ve tam o anda bir ses duydu. Bir çığlık gibi. Sonra bir ışık. Nereden geldiğini bilmeden, sadece bir anda, öylesine. Sonrası... Acı... Hem de büyük bir acı..."

"Hayata tutunma sebebin bu, değil mi? Sahip olduğun sevgi gitmene izin vermedi. O zaman gözlerini açmak için acele et."

"İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için sebebe ihtiyacı vardır."

"Hatalarını yok sayınca yok olan da sen oluyorsun."

"Yanımda sen varsan sadece dudaklarım değil, kalbim de gülümsüyor."


28 Ağustos 2025 Perşembe

Sherlock Holmes (7 Hikâye)

SIR ARTHUR CONAN DOYLE


Herkese merhaba. Ağustos ayında Sherlock Holmes macerama yedi hikâye ile devam ettim. 
Hangi hikâyeler olduğunu ve konularından kısaca bahsedeceğim. 

Charles Augustus Milverton
(Charles Augustus Milverton Vakası) 
Holmes ve Watson bu sefer aşk mektuplarının peşinde. Bu mektupları bulamazlarsa bir evliliğin iptaline neden olacak. 
Hiç beklenmedik bir gelişme ve ilahi adalet denebilecek bir son bizi bekliyor. Kısa ama keyifli bir hikâye. 

Alıntı
"Tartışmanın gereği yok, kararımı verdim. Kurbandansa şuçluya sempati duyuyorum ve bu davayı ele almayacağım."
"Bu sıkı tutuşuyla anlatmak istediği meselenin bizi alakadar etmediği, adamın hak ettiğini bulduğunu ve unutmamamız gereken başka görevlerimiz ve işlerimizin olduğuydu."
"Korkum geçmişti ve suç işlerken şuçluları yakalarken duyduğum hazdan daha fazla bir haz duyduğumu fark ettim. Görevimizin amacı özverili ve kahramancaydı, düşmanımızın hainliği ise bu macera hissine katkıda bulunuyordu. Suçlu hissetmemenin yanı sıra bu tehlikeden haz alıyordum."

Altı Napolyon (Altı Napolyon'un Esrarı) 
Bu sefer Holmes'un kapısını Scotland Yard'dan Lestrade çalar. İlginç bir olaydan bahseder. Delinin biri başkalarının evlerine girip I. Napolyon'un heykelini çalıp parçalıyor. Sonrasında da bir cinayet işleniyor. 
Açıkçası tahmin edilebilir bir olaydı. Pek tatmin etmedi maalesef. 

Üç Öğrenci (Üç Öğrencinin Hikâyesi) 
Bu sefer Holmes'dan yardım isteyen St Luke Koleji'nde öğretmen Bay Hilton Soames. Bay Hilton'un burs için hazırladığı sınav soruları masasında bırakarak bir yere gidiyor. Odasına geldiğinde sınav için hazırladığı metnin kağıtları karıştırılmış olarak buluyor. 
Beklenmedik ve güzel bir son bizi bekliyor. 

Altın Gözlük (Altın Gözlüğünün Esrarı) 
Bir akşam vakti umut vaat eden dedektif Stanley Hopkins, Holmes'ların Barker Sokağı'ndaki evlerine geliyor. Yatalak, yaşlı ve hasta Profesör Coram'ın sekreteri Willoughy Smith, profesörün çalışma odasında ölü olarak bulunur. Hopkins'de Holmes'dan yardım ister. 
Tahmin edemediğim güzel bir sondu. Altın Gözlük severek okuduğum hikâyelerden biri oldu. 

Kayıp Üç Çeyrek (Kayıp Rugby Oyuncusu) 
Trinity Koleji'nden Bay Cyril Overton'un en iyi rugby oyuncusu Godfrey önemli bir maç öncesi ortadan kaybolur. Scotland Yard'a gitmesine rağmen Godfrey'den haber alamaz. 
Sevdiğim hikâyelerden birş oldu Kayıp Üç Çeyrek. Hüzünlü ve beklenmedik bir son bizi bekliyor. 

Abbey Garange Çiftliği (Abbey Çiftliği Vakası) 
Yine dedektif Stanley Hopkins bir vakada yardım ister. Sör Eustace Brackenstall yatma saatinden sonra öldürülür. Eşi Leydi Brackenstall'de o sırada bir sandalyeye bağlanır. Evden de bir iki şey çalınır. 
Bu hikayeyi de beğendim. Ve yine beklenmedik bir son bizi bekliyor. 

İkinci Lekenin Esrarı
Holmes'un kapısını bu sefer iki önemli insan çalar. Biri başbakan diğeri de Avrupa Bakanlığı Sekreteri ve yükselen devlet adamlarından Trelawney Hope. Ülkeyi savaşa götürebilecek bi mektup Hope'un gizlediği yerden çalınır. 
Holmes ve Watson hemen mektubun izini sürmeye başlar. O sırada da bir cinayet işlerim. 
Bazı şeyleri tahmin etmeme rağmen keyifle okudum. 


Her Kalp Bir Eşik (Ters Çocuklar 1)


SEANAN MCGUİRE

İthaki Yayınları

160 Syf

3/5


Herkese merhaba. 

Her Kalp Bir Eşik, Ters Çocuklar Serisi'nin ilk kitabı.

Çocuklar uygun koşullar altında ortadan kaybolabilir. Bazıları bir yatağın altından, bazıları dolabın arkasından, kuyudan ya da bir tavşan deliğinden. Bu kayboluşlar onları başka dünyalara çıkarır. Her çocuğun gittiği dünya farklıdır. Farklı kurallar geçerlidir. 

Eleanor West, bir kapı bulup başka dünyalara gidip geri dönen çocukların topluma uyum sağlamaları için bir okul kurmuştur. Ters Çocuklar Evi. Bu okulda çocuklar gittikleri dünyaya göre sınıflandırılıyor, eğitim alıp sosyalleşiyor ve gittikleri dünyanın kapısının tekrar açılması için bekliyorlar. 

Nancy de  Ölüler Diyarından dönmüş, bildiği dünya onun için anlamını yitirmişti. Ailesi de çareyi bu okula göndermekle bulur. 

Nancy'in okula gelmesinden çok kısa bir süre sonra oda arkadaşı öldürülür. Arkasından bir cinayet daha olur. Çoğu öğrenci Nancy'den şüphelenir. Nancy ve tuhaf arkadaşları okulda kalabilmek için bir araya gelip cinayetleri çözmeye çalışır.

Arka kapak yazısına bakmadığım için isminden dolayı ilk bir aşk hikayesi okuyacağımı düşünmüştüm. Ama öyle değilmiş. Ara kitaplarla birlikte 14 kitaptan oluşan fantastik bir serinin ilk kitabı. Biz de sadece ilk iki kitap çevrilmiş.

Kitabın konusu ilginçti. Karakterler ilgi çekiciydi. Yazarın oluşturduğu büyülü dünyayı güzeldi. Ve içerisinde cinayetlerin olmasını ayrı bir güzeldi tabii. Beğenmediğim durum ise sonunun oldu bittiye getirilmesi. Biraz daha gizem olabilirdi ve katil hemen ortaya çıkmayabilirdi. 


ALINTI

"... umut dünyayı temellerinden kesebilen bir bıçaktır."

"İnsanlar iyi ve kötü üzerinden konuşmaya başladığında bunu unutuyor," dedi Jack, dönüp Lundy'ye bakarak. Sözüne devam ederken gözlüğünü düzeltti. "Bize göre, gittiğimiz yerler evdi. İyiymiş, kötüymüş, nötrmüş, umrumuzda değildi. Umrumuzda olan, hayatımızda ilk kez olmadığımız bir şey taklidi yapmak zorunda kalmamamızdı. Olmamız yetiyordu. Bu da her şeyden önemliydi zaten."

"Artık bir adı var, unvanı ya da soyadı yok, diye düşündü Nancy. Bu doğru değil. Ölülerin daha fazla hassasiyete ihtiyacı var, daha azına değil. Ölülerin sahip olduğu tek şey haysiyet."

"Sen kimsenin gökkuşağı değilsin. Sen kimsenin prensesi değilsin. Kimsenin kapısı, eşiği değilsin, bir tek kendinin; ve hikayenin nasıl sona erdiğini sana söyleyebilecek tek kişi sensin."


24 Ağustos 2025 Pazar

Gülen Ceset (Anita Blake, Vampir Hunter #2)

LAURELL K. HAMİLTON

Anita Blake, Vampir Hunter Serisi #2
The Laughing Corpse
370 Syf
3,5/5


Herkese merhaba. 
Küçük bir aradan sonra Anita Blake'e devam. Gülen Ceset, serinin ikinci kitabı. 

Ölü diriltici ve vampir avcısı Anita Blake'in tehlikelerle dolu dünyasında bu sefer yeraltından bir yaratık St. Louis'de dehşet saçıyor. Yaratığın nasıl bir şey olduğu bilinmemekte. Henüz kimse görmemiş. Ayrıca şimdiye kadar bu kadar dehşet verici bir cinayet görülmemiş. Yaratık önce öldürüyor sonra yiyor. Geriye kalanlar kanlı ve korkutucu. 
Anita'nın bazı tahminleri var. Anita'nın işi çok zor. Vudu rahibi, kötü adamlar, zombiler ve şehrin yeni efendisi yakışıklı Jean Claude. 

Açıkçası ilk yarısında cinayet kısımları hariç sıkıcı geldi. Ama sonrasında  muhteşem bir aksiyon vardı. Bazı sahneler hala gözümün önünde. Çok beğendim. Anita'ya ve seriye alışmaya başladım. Tek anlamadığım ara ara gördüğümüz Jean Claude Anita'nın hayatında nasıl bir yer bulacak? 
Bu arada yeni karakterlerle tanışıyoruz. Bunun yanısıra Edward'ı neden bu kitapta göremiyoruz. Üzüldüm açıkçası. 

İlk beş kitap önemliymiş. Sevgili arkadaşlarım öyle söylüyor. Çok ara vermeden okumaya devam etmeliyim. 

Anita Blake, Vampir Hunter Serisi 

2) Gülen Ceset
3) Lanetler Sirki
4) Kaçık Kafe
5) Kanlı Kemikler
6) Ölüm Dansı
7) Yanmış Kurban
8) Mavi Ay
9) Karacamdan Kelebek
10) Zincirlenmiş Narkissos
11) Gökmavisi Günahlar
12) Şeytani Düşler
13) Leoparadam Micah
14) Ölümcül Dans
15) Harlequin Ölüm Cezası
16) Karakan
17) Günah Pazarı
18) Flört
19) Kurşun
20) Ölüm Listesi
21) Ölü Öpücük
22) Felaket
23) Jason
24) Ölü Buz
25) Kızıl Ölüm
26) Yılan
27) Beklenmedik Darbe
28) Rafael
29) Smolder
30) Slay


ALINTI
"Ben bir animatörüm. Ben Cellat'ım. Ama şimdi başka bir şey daha olduğumu öğrendim. Büyükannem Flores'in en çok korktuğu şey olmuştum. Ben bir nekromensırdım. Ölüler benim uzmanlık alanımdı."

"Zombilerin insanüstü gücü yoktur. Ama sahip oldukları gücü sonuna kadar kullanabilirlerdi. Hemen hemen her insan, hayatında bir kez insanüstü bir güç gösterisi yapabilirdi. Bunu yaparken kaslar patlar, kıkırdaklar yırtılır, omurga kırılırdı ama arabayı kaldırabilirdiniz. Sadece beyindeki engelleyiciler bizim kendi kendimizi yok etmemizi engellerdi. Zombilerin engelleyicileri yoktu."

"Tanıdığım likantropların çoğu gizliliğe önem verirdi. Irving bir kurt adam olabilirdi ama daha çok köpek gibi hareket ediyordu. Büyük, eğlenmeyi seven bir köpek."

"Bir ailenin iç organlarını çıkarıp yiyen bir yaratığı yakalamaktan daha önemli bir şey olabilir miydi? Olamazdı, kesinlikle olamazdı."

"Kapı açılırken kısa bir dua fısıldadım. Hayatta bazen, sadece yukarıdan gelecek küçük bir yardım ile anlatabilecek durumlar vardı. Bunun da o durumlardan birisi olacağına bahse girerim."


22 Ağustos 2025 Cuma

Daisy Darker

ALICE FEENEY

Daisy Darker
Yabancı Yayınları
325 Syf
2,5/5

Herkese merhaba. 

"Şeytan aslında gibi yapan gözlerdi ve duymamış gibi yapan kulaklardı. 
Şeytan aslında SENDİN, BENDİM ve HEPİMİZDİK."

Darker ailesi uzun bir aradan sonra ninelerinin 80. yaş doğum günü için bir gelgit adasındaki Deniz Camı adını verdikleri evlerinde toplanırlar. 
Deniz Camı, her gece olduğu gibi o gecede deniz yükselmiş ve sekiz saat boyunca ana kara ile bağlantıları kesilmiştir. Herkes odalarına çekildikten sonra fırtına şiddetlenmeye başlar ve o sırada ninelerini ölü bulurlar. Bir saat sonra içlerinden bir kişi daha... 
Bu adada mahsur kalan Darker ailesinden her saat başı biri daha ölür. Her ölümden sonra da tuhaf bir şiirin üzerinden isimleri silinir ve eski video kasetleri ortaya çıkar. Bu video kasetler ile geçmişin sırları ortaya çıkar ve Darkerlar bunlarla yüzleşmek zorunda kalırlar. 
En önemlisi de bu evden kimler sağ çıkabilecek? Katil kim? 

Yazarın Ne Yaptığını Biliyorum ve Taş Kağıt Makas'ı severek okumuştum. Daisy Darker'a da büyük bir heyecanla başladım. Her sayfasında yazar ters köşelerle beni şaşırtmasını bekledim. Ama maalesef olmadı. Sadece sonda ters köşe oldu. O da beni tatmin etmedi açıkçası. Bu şekilde olmasını istemezdim. 
Evet Agatha Christie havası var. Issız bir ev, tek bir mekan. Sırayla ölen insanlar. Klişe bir durum olsada güzel yazıldığında çok hoşuma giden bir kurgu. Benim için Daisy Darker bu konuda ortalama kaldı. Yazarın diğer kitaplarından sonra hayal kırıklığı oldu. 
Neler yaşanacağı ortada. Bu klişeyi örtmek için gerilim daha fazla olabilirdi. Bu kitapta güzel olan Darker ailesinin sırlarıydı. Ve Daisy karakteriydi.
Çok fazla uzatmaya gerek yok aslında. Maalesef beni tatmin etmeyen bir okuma oldu. 

ALINTI
"Kalbiniz kırıldığında zaman daha yavaş ilerler ve şimdi onlarınkinin de kırıldığından eminim."

"Kendimi, kendimle asla uzun bir süre yalnız bırakmıyorum: Bana güven olmaz."

"Bizim aileyi bir duvar halısı olarak hayal edersem, her zaman bir sürü gevşek ipliği vardı. Ben dünyaya gelmeden çok önceleri kenarları tarazlanmaya başlamıştı ve eğer onu yeterince yakından bakarsanız, belki üzerinde birkaç delik ld görürsünüz."

"Her aile yalnızca birkaç yabancının içini görebildiği bir kaledir. Özellikle de bizimki. Bazen insanlar belirli bir dönem için içeri davet edilir ama sadece etrafta şöyle bir tur atarlar, yaşantımızın perde arkasını asla görmezler. 'Tüm Alanlara Erişim' insan ilişkilerinde yalnızca bir mittir; bir başkasını asla gerçek anlamda tanıyamayız, çünkü kendimizi bile nadir tanırız."

"Bugününü geçmişine odaklanmakla harcarsan, geleceğini asla değiştiremezsin."

"Bazen birini üzenlerle bir başkasını sevindirenlerle aynı şeyler olabilir."

"Masum bir çiçek gibi görünen ama dibinde yatan yılan ol."

"Annem bana doğru baktığında üşüyorum. O mevsimlerini asla saklamayan bir kadın; yıl boyunca kış yaşıyor."

"Aileler kar taneleri gibidir: Her biri eşsiz ve biricik."

"Aileler parmak izleri gibidir: Bir diğerine benzemez ve daima iz bırakır."

"İkinci kez öldükten sonra hayatım bir daha eskisi gibi olmadı, çünkü o zaman herkes zaten kuşkulandıklarını düşündüğüm bir şeyden kesinlikle emin oldu: Ben arızalıydım."

"İnsanların onlara verilen isimlere uyum sağlaması ne komik. Sanki belli bir sıraya göre dizilmiş birkaç harf bir kişinin gelecekteki mutluluğunu ya mutsuzluğunu tahmin edebilirmiş gibi. Bir insanın ismini bilmekle o kişiyi tanımak aynı şey değil elbette ama isimler hepimizin yargıladığı ve yargılandığı ilk izlenimlerdir. Hayatın bana verdiği isim Daisy Darker'dı ve sanırım zamanla ona dönüşerek büyüdüm."

"Birçok ve daha iyi tercih hakkı olmasına rağmen, bana genellikle koparılan, üzerine basılan ya da örülüp taç yapılan bir çiçeğin ismini koymayı seçmişti. Bir annenin en az sevdiği evladı daima ailedeki yerinin ne olduğunu bilir."





10 Ağustos 2025 Pazar

Sweetest Scoundrel


ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #9
328 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Serinin ilk kitaplarından bu yana merak ettiğimiz Asa Makepeace'i sonunda yakından tanıma şansına erdik. 

Asa'nın herkesden gizlediği bir kimliği var. Bay Harte. Meşhur içerisinde tiyatronunda bulunduğu eğlence bahçesi Harte's Folly'nin sahibi. Bu arada ortağı da Apollo. Harte's Folly yangından dolayı büyük hasar görmüş durumda. Asa mekanı tekrardan ayağa kaldırmaya kararlı. Bahçe düzeni, tiyatro binası ve bir çok şey yeniden yapılmakta. Açılışa da kısa bir süre kalmıştır. Bir çok problemle uğraşmak durumda olan Asa'nın başına bir de aristokrat bir kadın gelir. Tüm harcamaları ve defterleri kontrol etmek ister. 
Eve Dinwoody, ağabeyinin (ağabeyi ise şantajcı ve yine merak ettiğimiz karakterlerden olan Montgomery Dükü Valentine) ricasını geri çeviremez ve eğlence bahçesini denetlemeyi kabul eder. Eve, ağabeyinin yatırımı korumaya odaklanmış durumda. Kesenin ağzını da kolay açacak gibi değil. 
Bir yandan tek hayatı Harte's Folly olan çapkın Asa, diğer yanda korkuları ile mücadele eden, hiçbir erkeğin dokunmasına izin vermeyen Eve. Bu iki zıt kutup aralarındaki çekime görmezden gelebilecekler mi? 
Ayrıca tüm engellere rağmen eğlence bahçesi açılışa yetişebilecek mi? 

Öncelikle maalesef serinin dokuzuncu kitabı Sweetest Scoundrel bizde çevrilmedi. Biz Asa merakımızdan ve seriyi çok sevdiğimizden çevrilmiş halini bulup okuduk. Çeviri çok kötüydü. Ama okumama hiçbir şey engel olamazdı. Zorda olsa okudum. Ayrıca çeviri nasıl desem çok cüretkardı. Orjinali de öyle mi merak ettim açıkçası. Ve eğer öyleyse serinin diğer kitaplarının biz de sansürlü olarak çevirilmiş. 
Asa şaşırttı (iyi anlamda). Beklentimi karşıladı. Asa ile ilgili çoğu merak ettiğimiz şeyin cevabını aldık. 
Eve için de aynı şeyler geçerli. Gizemli bir kadındı. Teker teker gerçek Eve'yi tanıdık ve sırlarını öğrendik. 
İkilinin birbirlerini keşfetmeleri, aralarındaki ilişki ve tutku çok güzeldi. Süreçteki yaşanan olaylar da heyecanlıydı. Hikâyeye tat katmış. 
Diğer karakterleri görmek de çok hoştu. 
Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da sıradakine giriş yapılmış. Ahh Val ahh. Seni merak ediyorduk da bu kadarını beklemiyorduk. Onuncu kitapta acaba Val bize nasıl sürprizler yapacak? Ayrıca Bridget çok gizemli. Merak etmemek elde değil. 
Ben yine keyifle okudum. Elizabeth Hoyt sihrini konuşturmuş. 

ALINTI
"Siz güçlü bir kadınsınız, cesur bir kadın. Bu fırsatın şüpheleriniz ve korkularınız yüzünden elinizden kayıp gitmesine izin vermeyin."

"Asa Makepeace yakışıklı bir adam değildi; bunu öğleden sonra onun temel cazibesini yakalamaya çalışırken fark etmişti. Bunu kâğıda dökmek sinir bozucu derecede zordu, çünkü Asa Makepeace'in mimiklerinde ve nefesinde canlandığını keşfetmişti. Hareket ve canlılık dolu bir varlıktı ve hareket ettiğinde, gülümsediğinde ona karşı koymak neredeyse imkânsız hale geliyordu."

"Ve ben derin bir merakı olan bir kadın görüyorum. Hissetmek isteyen ama endişeli -kendisi için mi? 
Başkaları için mi?" Başını iki yana salladı. "Emin değilim." Adam yavaşça öne doğru eğildi, duruşunu bozdu ve kadın sandalyesini ondan uzaklaştırmamak için kendisiyle savaşmak zorunda kaldı. "Ama sanırım içinde bir ateş var. Belki şu anda sadece köz halinde, karanlıkta parlıyor, ama eğer o közlere çıra konursa..." Yavaşça sırıttı. Tehlikeli bir şekilde. 
"Oh, bu ne büyük bir yangın olurdu."

"Görüyorum," dedi derin sesiyle, "korkan ama korkularıyla savaşan bir kadın. Kendini bir kraliçe gibi taşıyan bir kadın. Sanırım hepimizi yönetebilecek bir kadın."

Ne gördü?
En iyi ihtimalle zayıf bir kontrol altında tutulan şiddet ve öfke gördü. 
Güç ve eğer isterse onu incitebilecek -öldürebilecek- bir kuvvet gördü. Az ya da çok, tüm erkeklerin içinde doğuştan var olan vahşeti gördü.
En korkunç korkularını gördü.
Ama -ve bu gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir şeydi- onda daha fazlasını gördü.
Baştan çıkarıcılığını -aynı zamanda hem çekici hem de korkutucu olan baştan çıkarıcılığını- gördü, adamın erkekliği o kadar güçlüydü ki, aralarındaki boşlukta neredeyse gözle görülebilen bir miazmaydı.
Onu istiyordu. O küstah bakışları, o uzun, kaslı kalçaları, o alaycı, aşağılayıcı ağzı ve sonsuza dek uzanan, iri, kaslı ve çok ama çok erkek olan omuzları istiyordu.
Bu delilikti - bunu entelektüel olarak biliyordu. Daha önce hiç erkek istememişti -aslında neredeyse tüm erkeklerden korkuyordu, hele bu kadar açık, bariz bir şekilde cinsel olanlardan.

"Lanet olsun Bayan Dinwoody, sizin asitli dilinizi tatlı yalanlarınıza tercih ederim."

"Ama sevgi satın alınamaz. Mösyö Laffitte'in bana resim yapmayı öğretmesine ya da Matmazel Laffitte'in bana en sevdiğim gülsuyu keklerini yapmasına gerek yoktu. Onlar bunu sevgiyle yaptılar. Aşktan yaptılar."
Bu onun için önemliydi, değil mi? İnsanların onu kardeşinin parası için değil de kendisi için sevmesi?

"Bayan Eve Dinwoody, klasik efsanelerdeki bahtsız kahramanların etrafında her zaman pusuda bekleyen felaket habercilerinden biri gibiydi. Bir harpy ya da onun gibi bir şey. Burnu bile biraz gagaya benziyordu."


Kahramanlar Düştüğünde (Anti Kahramanların Aşk Düeti #1)


GIANA DARLING

Anti Kahramanların Aşk Düeti Serisi #1
(Ant-Heroes in Love #1) 
When Heroes Fall
Lapis Yayınları
350 Syf
3,5

Herkese merhaba. Anti Kahramanların Aşk Düeti Serisi'nin ilk kitabı Kahramanlar Düştüğünde ile geldim. 

Napoli'de yoksulluk içinde geçen çocukluktan New York'da başarılı bir ceza avukatına uzanan bir hayat. Kardeşlerini bu zamana kadar koruyup kollayan, sevdiğin adam tarafından kız kardeşi ile aldatılan ve sadece işine odaklanmış en iyisi olmak için mücadele eden Buzlar Kraliçesi. Bu yolda da hiçbir şekilde köklerine ve geçmişine dönme niyetinde değil. Tabii planları Dante Salvatore ile son bulur. Kimden mi bahsediyorum? Elena Lombardi. 
Dante Salvatore, o bir mafya lordu, o bir New York Şeyatanı ve o bir Capo. Vee çok yakışıklı. 
Dante, yaşa dışı bahis, şantaj ve cinayet suçularıyla yargılanmakta. Mafya dünyasından uzak durmaya çalışan Elena ise kardeşi Cosima'nın isteği ile Dante'nin avukatı olur. Bu süreçte de Elena, Dante'nin evinde yaşamaya başlar. 
Elena, başarıyı elde etmeye o kadar odaklanmış ki muhteşem siyah gözlü adamın üzerindeki etkisini çok sonra fark eder. 
Yıllar içinde buza dönüşmüş kalp, Dante'nin ateşine ne kadar süre dayanabilecek? 
Mafya dünyasındaki buz ve ateşin savaşına şahit olmaya hazır mısınız? 

Direkt konuya giriyorum. 350 sayfalık kitabın 200,250 sayfasını çok zor okudum. Bitmek bilmedi bir türlü. Serinin ilk kitabı olduğu için karakterleri tanıma aşaması olmasını anlayabilirim. Ama bu kitapta bu çok uzatılmış. Aynı şeyler tekrar tekrar anlatılmış. 
Son yüz sayfa ise muhteşemdi. Özellikle de Dante. Elena'nın buz görüntüsünün altındaki kırılganlığı görüp ona göre yaklaşması çok güzeldi. Onun ruhunu feth edip yaralarını sarıyor resmen. Elena'yı da sevdim. Kendini küçük görmesi sürekli en iyinin Cosima olduğunu düşünmesi üzdü beni. Bence Elena güçlü ve mükemmel bir kadın. (Cosima demişken onun da hikayesi olsada okusam keşke. Merak ettim) 

Son güzeldi. İkinci kitabı merak etmemizi sağlıyor. Acaba Elena ile Dante'nin ilişkisi nasıl ilerleyecek? Kahramanlar Yükseldiğinde'yi bu ay içerisinde okumayı planlıyorum. 

ANTİ KAHRAMANLARIN AŞK DÜETİ SERİSİ
1) Kahramanlar Düştüğünde
2) Kahramanlar Yükseldiğinde

ALINTI
"Elena Lombardi kazanılmış bir zevkti ancak en rafine paletin, en zarif zihnin takdir edebileceği bir şeydi. Pahalı İtalyan şarabı kadar derin ve zekice karmaşıktı, onun hakkında ne kadar çok şey öğrenirsem ona o kadar çok sahip olmak, açgözlü bir şekilde içip benim olmaya zorlamak istiyordum."

"Tüm hayatım boyunca bana ve bana ait olanlara musallat olan kötü adamlarla empati kurmaya hazır değildim."

"Bu muydu?
Sonsuza kadar hayat örgüm bu mu olacaktı?
Sürekli erkekler mutluluğumu mu mahvedecekti?
Hayır, bu bile değildi. Asla gerçekten mutlu olmamıştım. Beni bir an için bile mutluluğa tutunmaktan hep alıkoymuşlardı."

"Benim yanımda en kötü halinle olabilirsin çünkü Elena beni şarhoş eden ruhunun tutarsız doğası."

"Bazen gözyaşları dik durmaktan daha fazla gücü gösterir."

"Sen ateşsin, ben ise tamamen buzum."

"Ben daha bebekken çıngırağım bile som gümüştendi. Bu yüzden çok az insan acının ve ölümün karanlığını bildiğimden şüphelenirdi.
Ve bundan bile azı babamın deli olduğunu bilirdi.
Küçük yaşlarda bodrumdan iniltiler duyduğumda bundan şüphelenmiştim, Jane Eyre romanlarının tam tersiydi, gece yükselen hayalet sesleri gerçek kâbuslardı ve evimizi duvarlarına hapsolmuşlardı."

"Deneyimlerime göre, bir kişinin cahil olduğunu varsaymak arzularınla oynamaktan daha risklidir."

"Hukuk, tutkudan arınmış mantıktır."

"Ağzım kurudu ve içimde öfkem alevlendi. Bu kadar kaba bir şeyi çekici bulacak bir kadın değildim.
Adam öldüren eller, diye kendime kısaca hatırlattım ve yabani düşüncelerim aklımda özgürce dolaşmasın diye bakışlarımı sağ omzunun üstüne sabitledim."






2 Ağustos 2025 Cumartesi

Cesur Gardiyan


ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #8
Dearest Rogue
Pegasus Yayınları
376 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Maiden Lane Serisi'nin ülkemizde çevrilen son ve serinin sekizinci kitabı Cesur Gardiyan ile geldim. Bu kitapta sıra serinin ikinci kitabı Doyumsuz Zevkler'deki Leydi Hero ile serinin altıncı kitabı Karanlıklar Dükü'ndeki Wakefield Dükü Maximus'un kız kardeşleri Leydi Phoebe Batten. Leydimize eşlik eden ise son kitaplardan merak ettiğimiz, St. Giles hayaletinin peşinde olan ve erken emekli olmak zorunda kalan Yüzbaşı James Trevillion. 

Leydi Phoebe, tüm çabalara, doktorlara rağmen görme yetisini kaybeder. Ona çok düşkün olan dük ağabeyi, onu kazalardan, belalardan korumak için silahlı bir koruma işe alır. Bu koruma Yüzbaşı Trevillion'dur. 
Yüzbaşı Trevillion, ciddi ve gururlu bir adamdır. Kralın hizmetindeyken bacağı sakatlanmasına rağmen çok iyi bir nişancı ve binicidir. Phoebe'yi korumak onun için zor bir görev olmadığını düşünürken, Phoebe kaçırılır. 
Kaçırılma olayı, entrikalar ve ortaya çıkan sırlar. Trevillion, bu gizemi çözmeye çalışırken hayatı da riske girer. Ayrıca Phoebe, gardiyan olarak gördüğü Trevillion'un aslında sevgi dolu ve nazik bir adam olduğunu anlamaya başlar. 
Ve kaçınılmaz son... Bunca karmaşanın içinde hayallerini bile kuramadıkları aşk kapılarını çalar. 

Öncelikle hem Phoebe hem de Trevillion beni şaşırttı. Güzel anlamda tabii. İkisini de çok sevdim. Diyaloglar çok eğlenceliydi. Zaman zaman da duygusal. Aralarındaki uyumu da çok sevdim. 

Elizabethciğim kalemini yine konuşturmuş. Eğlenceli, duygusal, gizemli, entrikalı, biraz aksiyonlu, bol aşklı ve tutkulu... Ben çok sevdim ve yeni karakteri merak ettim. 
Sırada uzun zaman merak ettiğimiz Asi var. Çeviriden okumaya devam edeceğiz artık. 

ALINTI
"O benim arkadaşım, senin değil, Maximus. Arkadaşlarımın olmasına hakkım var. Koşmaya, ayağımın takılmasına ve hatta düşmeye hakkım var, üstelik bütün bunları her hareketim önceden belirlenmeden, planlan­ madan ... ve engellenmeden yapmaya hakkım var. Y aşamaya hakkım var benim."

"Asıl ben, beni baştan çıkarmandan bıktım."
"Artık seni baştan çıkarmıyorum," diye mırıldandı Phoebe, ıslak dudaklarıyla onun dudaklarını okşayarak.
Genç kadının altdudağını, onu cezalandırmak istercesine hafifçe dişledi.
"Çıkarmıyor musun?"
"Hayır," diye fısıldadı Phoebe. "Sen bana teslim oldun."

"Trevillion o anda kayboldu. Kaybolmuştu. Körlük böyle bir şeydi işte: koskocaman bir boşluk. İnsan körken sesleri duyabilir, yakınında olan biteni hissedebilirdi ama görmüyorsa, dokunmadan yapabileceği ne vardı ki?
Körlük aynı zamanda koskocaman bir yalnızlıktı."

"Belki de yaşamak için insanın arada bir tökezlemesi ve düşmesi gerekiyordu."


"Sen," dedi genç kadın onun yüzünü ellerinin arasına ala­rak, "sevgi dolu bir babaya ve kız kardeşe, taparcasına sevdi­ğim bir yeğene ve tam da gerektiği kadar hizmetçiye sahipsin.
Altın yaldızlara gelince... benim için büyük israf olurdu, değil mi? Ben bozkırlara, okyanustan esen rüzgara ve atlara sahip olmayı tercih ederim. Ve sana, Bay Trevillion. Seninle tek bir gün için bile dünyadaki bütün altın yaldızlı sarayları feda et­meye hazırım."

"Bazen sizi gerçekten hiç sevmiyorum, Yüzbaşı Trevillion."
"Bunun yalnızca bazen olmasından büyük bir memnuniyet duymaktayım, Leydim."

"Bazı zamanlar tartışmaktan zevk aldığınızı düşünüyorum, Leydim."
Phoebe dudaklarını büzdü. "Aslına bakarsanız, herkesle tartışmaktan zevk aldığımı söyleyemem, Yüzbaşı Trevillion. Bildiğiniz gibi, durumunuz çok özel."

"Yüzbaşı Trevillion güneş olduğunu söylemesine rağmen her yer kapkaranlıktı.
Phoebe bunun günün birinde olmasını bekliyordu.
Elbette bekliyordu. Görüşü yıllar içinde gitgide kötüleşmişti. Sadece yarım akıllı biri bunun sonunun ne olacağını bilmezdi.
Ancak... aklının olsn biteni algılaması başka bir şeydi, kalbinin kabullenmesi ise bambaşka bir şey. Kalbi ne kadar da saftı. Belli ki bugüne dek hâlâ bir mucizenin gerçekleşebileceğine dair umudu vardı."

"Sanırım zamanla, biraz pratik yaptıkça bunu geliştirebilirim. Aslında eminim. Sonuçta her şey pratik yapa yapa gelişir, sizce de öyle değil mi? İşin aslı şu ki bir dahaki sefere bu konuda biraz daha yardım alabilirsem..."
"Sizi öpmeyeceğim," dedi Trevillion, ölüm cezasını onayan bir hakimin korkunç kesinliğiyle.

"Beni engelleyen şey körlüğüm değil, körlüğüm yüzünden hayatımı yaşayamayacağımı söyleyen herkestir. Sendeleyecek olursam, bir şeylere çarpıp düşersem ve kendimi yaralarsam bunun sebebi, yapabiliyor olmam ve istediğim içindir, Maximus. Çünkü özgürlüğüm olmaksızın ben renksiz ve zincire vurulmuş bir varlıktan başka bir şey değilim ve ben artık öyle bir kadın olmak istemiyorum. Olmayacağım, Maximus."

"Ama sana daha yakından bakan bazı kimseler başka şeyleri de görürler. Her gün zorluklarla karşılaşan ve ona rağmen gülümseyen bir kadını. İçinde barındırdığı gücü, azmi ve dayanıklılığı görüp de hayrete düşerler, Leydim. Hayrete düşerler, evet."

Sherlock Holmes (7 Hikâye)

SHERLOCK HOLMES Herkese merhaba.  Bu ay Sherlock Holmes'un analitik akıl yürütmedeki hünerlerini sergilediği yedi hikâye oku...