10 Ağustos 2025 Pazar

Sweetest Scoundrel


ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #9
328 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Serinin ilk kitaplarından bu yana merak ettiğimiz Asa Makepeace'i sonunda yakından tanıma şansına erdik. 

Asa'nın herkesden gizlediği bir kimliği var. Bay Harte. Meşhur içerisinde tiyatronunda bulunduğu eğlence bahçesi Harte's Folly'nin sahibi. Bu arada ortağı da Apollo. Harte's Folly yangından dolayı büyük hasar görmüş durumda. Asa mekanı tekrardan ayağa kaldırmaya kararlı. Bahçe düzeni, tiyatro binası ve bir çok şey yeniden yapılmakta. Açılışa da kısa bir süre kalmıştır. Bir çok problemle uğraşmak durumda olan Asa'nın başına bir de aristokrat bir kadın gelir. Tüm harcamaları ve defterleri kontrol etmek ister. 
Eve Dinwoody, ağabeyinin (ağabeyi ise şantajcı ve yine merak ettiğimiz karakterlerden olan Montgomery Dükü Valentine) ricasını geri çeviremez ve eğlence bahçesini denetlemeyi kabul eder. Eve, ağabeyinin yatırımı korumaya odaklanmış durumda. Kesenin ağzını da kolay açacak gibi değil. 
Bir yandan tek hayatı Harte's Folly olan çapkın Asa, diğer yanda korkuları ile mücadele eden, hiçbir erkeğin dokunmasına izin vermeyen Eve. Bu iki zıt kutup aralarındaki çekime görmezden gelebilecekler mi? 
Ayrıca tüm engellere rağmen eğlence bahçesi açılışa yetişebilecek mi? 

Öncelikle maalesef serinin dokuzuncu kitabı Sweetest Scoundrel bizde çevrilmedi. Biz Asa merakımızdan ve seriyi çok sevdiğimizden çevrilmiş halini bulup okuduk. Çeviri çok kötüydü. Ama okumama hiçbir şey engel olamazdı. Zorda olsa okudum. Ayrıca çeviri nasıl desem çok cüretkardı. Orjinali de öyle mi merak ettim açıkçası. Ve eğer öyleyse serinin diğer kitaplarının biz de sansürlü olarak çevirilmiş. 
Asa şaşırttı (iyi anlamda). Beklentimi karşıladı. Asa ile ilgili çoğu merak ettiğimiz şeyin cevabını aldık. 
Eve için de aynı şeyler geçerli. Gizemli bir kadındı. Teker teker gerçek Eve'yi tanıdık ve sırlarını öğrendik. 
İkilinin birbirlerini keşfetmeleri, aralarındaki ilişki ve tutku çok güzeldi. Süreçteki yaşanan olaylar da heyecanlıydı. Hikâyeye tat katmış. 
Diğer karakterleri görmek de çok hoştu. 
Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da sıradakine giriş yapılmış. Ahh Val ahh. Seni merak ediyorduk da bu kadarını beklemiyorduk. Onuncu kitapta acaba Val bize nasıl sürprizler yapacak? Ayrıca Bridget çok gizemli. Merak etmemek elde değil. 
Ben yine keyifle okudum. Elizabeth Hoyt sihrini konuşturmuş. 

ALINTI
"Siz güçlü bir kadınsınız, cesur bir kadın. Bu fırsatın şüpheleriniz ve korkularınız yüzünden elinizden kayıp gitmesine izin vermeyin."

"Asa Makepeace yakışıklı bir adam değildi; bunu öğleden sonra onun temel cazibesini yakalamaya çalışırken fark etmişti. Bunu kâğıda dökmek sinir bozucu derecede zordu, çünkü Asa Makepeace'in mimiklerinde ve nefesinde canlandığını keşfetmişti. Hareket ve canlılık dolu bir varlıktı ve hareket ettiğinde, gülümsediğinde ona karşı koymak neredeyse imkânsız hale geliyordu."

"Ve ben derin bir merakı olan bir kadın görüyorum. Hissetmek isteyen ama endişeli -kendisi için mi? 
Başkaları için mi?" Başını iki yana salladı. "Emin değilim." Adam yavaşça öne doğru eğildi, duruşunu bozdu ve kadın sandalyesini ondan uzaklaştırmamak için kendisiyle savaşmak zorunda kaldı. "Ama sanırım içinde bir ateş var. Belki şu anda sadece köz halinde, karanlıkta parlıyor, ama eğer o közlere çıra konursa..." Yavaşça sırıttı. Tehlikeli bir şekilde. 
"Oh, bu ne büyük bir yangın olurdu."

"Görüyorum," dedi derin sesiyle, "korkan ama korkularıyla savaşan bir kadın. Kendini bir kraliçe gibi taşıyan bir kadın. Sanırım hepimizi yönetebilecek bir kadın."

Ne gördü?
En iyi ihtimalle zayıf bir kontrol altında tutulan şiddet ve öfke gördü. 
Güç ve eğer isterse onu incitebilecek -öldürebilecek- bir kuvvet gördü. Az ya da çok, tüm erkeklerin içinde doğuştan var olan vahşeti gördü.
En korkunç korkularını gördü.
Ama -ve bu gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir şeydi- onda daha fazlasını gördü.
Baştan çıkarıcılığını -aynı zamanda hem çekici hem de korkutucu olan baştan çıkarıcılığını- gördü, adamın erkekliği o kadar güçlüydü ki, aralarındaki boşlukta neredeyse gözle görülebilen bir miazmaydı.
Onu istiyordu. O küstah bakışları, o uzun, kaslı kalçaları, o alaycı, aşağılayıcı ağzı ve sonsuza dek uzanan, iri, kaslı ve çok ama çok erkek olan omuzları istiyordu.
Bu delilikti - bunu entelektüel olarak biliyordu. Daha önce hiç erkek istememişti -aslında neredeyse tüm erkeklerden korkuyordu, hele bu kadar açık, bariz bir şekilde cinsel olanlardan.

"Lanet olsun Bayan Dinwoody, sizin asitli dilinizi tatlı yalanlarınıza tercih ederim."

"Ama sevgi satın alınamaz. Mösyö Laffitte'in bana resim yapmayı öğretmesine ya da Matmazel Laffitte'in bana en sevdiğim gülsuyu keklerini yapmasına gerek yoktu. Onlar bunu sevgiyle yaptılar. Aşktan yaptılar."
Bu onun için önemliydi, değil mi? İnsanların onu kardeşinin parası için değil de kendisi için sevmesi?

"Bayan Eve Dinwoody, klasik efsanelerdeki bahtsız kahramanların etrafında her zaman pusuda bekleyen felaket habercilerinden biri gibiydi. Bir harpy ya da onun gibi bir şey. Burnu bile biraz gagaya benziyordu."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kaçık Kafe (Anita Blake, Vampir Hunter #4)

LAURELL K. HAMİLTON Anita Blake, Vampir Hunter #4 The Lunatic Cafe Artemis Yayınları 407 Syf 4/5 Herkese merhaba.  Yine bir Anit...