27 Eylül 2025 Cumartesi

Once Upon a Christmas Eve (Maiden Lane #10, 7)



ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #10,7
A Maiden Lane Novella
85 Syf
(2, 5) 



Herkese merhaba. 
Bir Maiden Lane Novella'sı olan (seri sıralaması 10,7) Once Upon a Christmas Eve ile geldim. 

Vikont d'Arque Adam Rutledge haklı sebeplerinden dolayı Noel'den nefret etmektedir. Ama ailesinden geriye tek kalan ve çok sevdiği büyükannesi Noel'i çok sevmektedir. Noel'i geçirmek için kırsaldaki evlerine giderken bir kaza geçirirler. Hava şartları çok kötüdür ve yola devam etmelerine imkan yoktur. Yakınlarda bir ev vardır. Ev en sevdiğimiz karakterlerden olan Godric St. John'un üvey annesinindir. Bu arada Godric ve Mag de orada. Hatta minik çocukları ile. 
Evde küçük bir topluluk Noel için bir araya gelmiştir. Adam'ın büyükannesinin rahatsızlanması ile mecburi topluluğa katılmak zorunda kalırlar. 
Vikont çapkınlığı ile inliyor salmıştır. Evlenmeye hım niyeti yoktur. Sarah St. John ise iyi bir aile kurmak istemektedir. Ve en önemlisi çapkınlardan nefret etmektedir. 
Küçük Noel oyunları bu ikilinin yakınlaşmasına katkı sağlar. 

Baştan söyleyeyim benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Hem Adam hem de Sarah merak ettiğimiz karakterlerdendi. Bir novella tamam, çok fazla ayrıntı beklememem gerek ona da tamam. Hiç mi duygu, tutku hissettirilmez. Maalesef sevgili yazarcığım bu sefer olmamış. 
En iyisi novellaları okumamak. 

ALINTI

"Bir odaya girdiğinde senden başka hiçbir şeye bakmıyorum. Çıktığında seni takip etmek istiyorum. Eğer bir adam sana bakarsa, onu kör etmek istiyorum. Eğer başka bir adama gülümsersen, onun sonunu getirmek istiyorum."

"Risk olmadan düzgün yaşayamazsın. İncinmemek için bu kadar çok savunma duvarı inşa edersen, dünyayı dışarıda bırakırsın. Duvarlarını aç. Riske ve hayata izin ver."

"Lord d'Arque seni daha yakından tanıdıkça, belki de peşinde olduğu şeyin evlilik olduğuna karar verecektir. Ya da evlenmeyebilir, bu durumda ona sırtını dönebilirsin. Ama o küçük inanç adımını asla atmazsan, bir erkeğin kalbini öğrenmeye çalışmasına asla izin vermezsen, istediğin evliliği asla bulamazsın. Hak ettiğiniz evliliği."

"Ondan oldukça hoşlanıyorum."
Kaşlarını kaldırdı. "Benden nefret ettiği için mi?"
Büyükanne bunu görmezden geldi. "Sana meydan okuyor.Senin cazibene kapılmıyor."

"Sarah St. John tamamen unutulabilir olmalıydı. Bu kadınla sadece bir kez, o da kısa bir süre için tanışmıştı.
Yine de onu iki nedenden dolayı hatırlıyordu.
Birincisi, Bayan St. John'un onu görür görmez nefret ettiğini açıkça belli etmesiydi ki bu Adam'ın deneyimlerinde benzersiz bir olaydı.
İkincisi, o olayda kendisini Bayan St. John'a karşı hemen ve büyük bir çekim duyarken bulmasıydı.
Ya da başka bir deyişle:
Onu istiyordu."

26 Eylül 2025 Cuma

Gulliver'in Gezileri


JONATHAN SWIFT

Gulliver's Travels: Travels into Several Remote Nations of the World
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
344 Syf
3/5


Herkese merhaba. 
Hakkında bilgi sahibi olsamda bir türlü okumaya fırsat bulamadığım Gulliver'in Gezileri'ni sonunda okuyabildim.

Eserde, isminden de anlaşıldığı üzere bir kaç geminin doktorluğunu ve kaptanlığını yapmış olan Gulliver'in, tamamen hayal ürünü dört ülkeye yaptığı geziler anlatılmaktadır. 

İlk gezisinde gemisi batar ve yüzüp kurtulur. Karaya çıktığında yakalanır. Gulliver artık küçük insanlar ülkesi Lilliput'tadır. 

Tekrar seyahate çıkar. Büyük bir fırtına çıkar. Bu sefer kendisini devler ülkesi olan Brobdingna'da bulur. 

Üçüncü gezisine çıkar. Gemisi korsan saldırısına uğrar. Buradaki insanlar normal boyuttadır. Sadece müzik ve matematikle ilgilenirler. Çevreyi de gezer. Balnibarbi, Glubbdubdrib, Luggnagg ve ]aponya.

Sonyolculuğuna bu sefer geminin kaptanı olarak çıkıyor. Tayfalar ayaklanır ve Gulliver'i günlerce kamaraya kilitlerler. Sonra onu bilinmeyen bir yerde karaya bırakırlar. Garip bir tür olan Yahoo'ların yaşadığı Houyhnhnm'ların ülkesine gelmiştir. 

Swift, 1700 yıllarda yaşadığı siyasî hayal kırıklıkları o dönemin politikacıların, saray adamlarının zayıf yönlerini, siyasi ve dini kavgaları yakından incelemiş, yüksek mevkilere geçmek için birbirinin üstüne basan, birbiriyle dövüşen insanlardan nefret etmiş. Bunları da yaptığı geziler ile siyasî hiciv niteliğinde okuyuculara anlatmış. 

Zaman zaman sıkılsamda iyiki okumuşum. 

ALINTI

"Bu ülke halkının bilgileri çok eksik; sadece ahlak, tarih, şiir ve matematikten oluşuyor; bunlarda da herkesten üstün olduklarını kabul etmek gerek. Ama matematik yalnız haya­ta faydalı olacak şeylere, tarım işlerinin gelişmesine ve meka­nik sanatlarına uygulanıyor. Bu nedenle bizim ülkede pek değerli sayılacağını sanmıyorum."

"Devlet yönetimi bilgisini akıl ve sağduyu, adalet ve yumuşak­lık, hukuk ve cinayet davalarının süratle görülmesi esasları­na ve sözü edilmeye değmez birtakım belli konulara dayaya­rak çok dar bir çerçeveye sokuyordu. Ona göre, önce bir buğday başağı ya da bir ot yaprağı biten bir yerde, iki buğ­day başağı ya da iki ot yaprağı yetiştirebilen bir kimse yur­duna politikacılar soyunun topundan daha özlü bir hizmet göreceği gibi, insanlıkça da daha değerli sayılırdı."

"Ama bütün dünyaya kapalı bir ülkede yaşayan, bundan ötürü de başka ulusların yaşama tarzları ve töreleri hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir kralın fikirlerini hoş görmeliyiz. Böyle bir bilgi eksikliği İngiltere'nin ve Avrupa'nın daha ye­tişkin uluslarının uzak olduğu o dar fikirliliğe, önyargılara yol açar. Dünyanın ıssız bir bucağında yaşayan bir kralın, erdem ve düşkünlük üzerindeki fikirlerini bütün insanlığın ölçüsü olarak kabul etmeyi istemek de gerçekten insafsızlık olur."

"Yurdumuzdaki soylular sınıfı efendimin düşündüğün­ den büsbütün başka bir şeydir. Soylularımız, çocukluktan başlanarak, tembellik ve zevk aşırılıkları içinde yetiştirilir, yaşları müsaade edince bütün kuvvetlerini tüketirler ve ba­yağı dişilerden iğrenç hastalıklar kaparlar, servetleri yok ol­ maya yüz tutunca, sadece parası uğruna bayağı bir soydan, kötü, çirkin, sağlıksız, iğrenip nefret ettikleri bir kadınla ev­lenirler; bu birleşmenin ürünü de, sıracalı, kemik hastalıklı, biçimsiz çocuklar olur ve böylece bir aile üç batından ileri gidemez, söner."

"Bir adamın başbakan olabilmesi için üç çare vardır: Ya bir yolunu bulup karısını, kızını ya da kız kardeşini kullanır;
ya başbakana ihanet edip ayağını kaydırır; ya da millet mec­lislerinde, saraydaki ahlak bozukluklarına karşı şiddetli bir tepki gösterir. Ama akıllı bir hükümdar, daha ziyade bu üçüncü yolu seçenleri hizmetinde kullanmak ister; çünkü böyle tepki gösteren efendiler, hükümdarlarının istek ve tutkularına köle olup boyun eğmeye en yatkın kimseler olduk­larını göstermişlerdir."

23 Eylül 2025 Salı

Sherlock Holmes (Korku Vadisi)


SIR ARTHUR CONAN DOYLE


Herkese merhaba. 
2025 yılında Sherlock Holmes külliyatını bitirmeye karar vermiştim. Bu ay dördüncü roman olan Korku Vadisi ile romanlarını bitirmiş oldum. Yıl bitmeden de hikâyelerini bitireceğim inşallah. 

Sherlock Holmes ile Dr Watson şifreli gelen bir mesaj ile başlayan maceraları, Birstone Malikanesi'nin sahibi John Douglas'ın öldürülmesiyle devam eder. Cinayeti Holmes üstün zekası ve ilginç yöntemleri ile çözer. 
Bu vakanın çözülmesiyle arkasında garip ve berbat bir hikâye ortaya çıkar. Bu hikâye bizi zamanda yirmi yıl geriye hatta birkaç bin kilometre batıya yani Amerika'ya kadar götürür. Bölgeyi Korku Vadisi'ne dönüştüren Mavmacılar Hür Adam Tarikatı adındaki kanlı bir suç örgütü ile karşı karşıyayız. 
Ayrıca Holmes'un ezeli düşmanı Moriarty'nin oluşturduğu bir sır perdesi vardır. 

Dört romanın içerisinde en çok beğendiğim oldu Korku Vadisi. İki bölümden oluşuyor. İlk bölüm cinayet, ikinci bölüm ise suç örgütü. İki bölümde de bizi  ekleyen sürprizler var. Açıkçası hiç aklıma gelmemişti. 
Korku Vadisi çok heyecanlı ve gizemliydi. Özellikle bazı bölümler daha çok hoşuma gitti. Polislerin sorgulama kısımları ve Mavmacılar ile ilgili bölümler. 
Önümüzdeki ay hikâyeler ile devam edeceğim. Mutlaka mutlaka okumalısınız. 



ALINTI
"Korku Vadisi'ne derin bir karanlık çökmüştü. Baharla birlikte çiçekler açmış ve ağaçlar meyve vermişti. Tüm doğa yeni bir umutla uyanmıştı, fakat burada yaşayan erkek ve kadınlar için hiçbir umut yoktu. Üzerlerindeki korku bulutları 1875 yılının yazında olduğu kadar kara olmamıştı hiç."

"Watson benim bir sanatçı olduğumu düşünüyor," dedi. "İçimde bir sanat kaygısı beliriyor ve iyi sahnelenmiş bir performans yapmak istiyorum. Arada sırada iyi bir sahne performansı sergilemek için ayarlamalar yapmazsak mesleğimiz çok sıkıcı olurdu. Suçlamalar, tutuklamalar... Böyle bir sonuç bayağı değil midir? Fakat tuzaklar kurmak, çıkarımlar yapmak, geleceği tahmin etmek, bizim mesleğimizi zevkli kılan bunlar değil midir? Şu anda tuzağını hazırlamış bir avcı gibi heyecanla bekliyoruz. Fakat size olacakları bir bir saysaydım böyle heyecanlanır mıydınız?"


Elmayı Yılan Isırdı


AGATHA CHRISTIE

Hercule Poirot #32, Ariadne Oliver #7
Hollowe'en Party
Altın Kitap
172 Syf
3/4

Herkese merhaba. 
Bir süredir Agatha Christie kitapları okumuyordum. Elmayı Yılan Isırdı ile hasret gidermiş oldum. 

Cinayet romanı yazarı Ariadne Oliver, Woodleigh köyünde yaşayan arkadaşı Judith Butler'i ziyaret etmektedir. Ziyaret sırasında Bayan Butler'in evinde çocuklar ile gençler için bir Halloween partisi düzenlenmektedir. 
Ev bütün gün curcunadır. Gündüzden hazırlıklar, akşamında parti. Partı gayet güzel geçer. Tam herkes dağılacağı zaman 13 yaşındaki Joyce Reynolds kayıptır ve kısa süre sonra bir oyun için hazırlanmış su ile elma dolu kovada boğularak öldürülmüş olarak bulunur. 
Cinayete kurban giden Joyce'un katili arkada hiçbir kanıt bırakmamıştır. 

Parti hazırlığı sırasında Joyce, daha küçük yaşta bir cinayete şahit olduğundan bahseder. Kimse ona inanmaz Bayan Oliver da dahil. Ama onun ölümünden sonra şüpheye düşer ve eski dostu Hercule Poirot'un kapısını çalar. 

Yine kalabalık bir kadro, birden fazla şüpheli ve evde işlenen bir cinayet... Ama ben bu sefer nedenlerini tahmin edemesemde katili bulabildim. Ve bundan dolayı çok mutluyum. 
Bu arada iki tane ters köşe bizi bekliyor. En sevdiğim Agatha Christie kitaplarının arasında yer almasada keyifle okudum. 

ALINTI
"İnsan daima başkaları için neyin iyi, neyin kötü olduğunu bildiğini sanıyor. Ama aslında bilmiyor bunu..."

"Ben, sıradan insanların cinayete kurban gitmeyeceklerine inanı­rım. Cinayetler kazanç, korku veya aşk için işlenir. Bu sebeplerden birini seçersiniz ama tabii bir başlangıç noktanızın da olması lazımdır..."

"Geçmişteki günahların gölge­ leri uzun olur. Yaşımız ilerledikçe bu sözün ne kadar doğru olduğunu da anlarız."

Bayan Oliver, "Biliyor musunuz?" dedi. "Sizin bir elektronik be­yinden farkınız yok. Sık sık 'elektronik beyin programlanması,' diye bir laf duyuyorum. Lüzumlu bilgiyi kompütüre veriyor, sonra da cevabını alıyorlar. Siz de tıpkı bir elektronik beyin gibisiniz." 
Poirot ilgiyle ona baktı. "Fikriniz çok ilginç. Evet, evet. Ben bir elektronik beyin rolünü oynayacağım. Kompütüre bilgi veriliyor ... " Bayan Oliver, "Ya vereceğiniz cevaplar yanlış olursa?" diye sordu merakla. 
Hercule Poirot, "İşte bu imkansız," dedi. "Elektronik beyinler hata yapmazlar." Romancı, "Yapmamaları gerektiği söyleniyor ama bazen çok şaşı­lacak şeyler oluyor. Son elektrik makbuzumu görmeliydiniz. Biliyorum 'Hata insanlara mahsustur,' diye bir söz var. Ama bir elektronik beyin hata yapmaya karar verdi mi, insanları kat kat geçiyor."


16 Eylül 2025 Salı

Duke of Sin (Maiden Lane #10)


ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #10
368 Syf
4/5



Herkese merhaba. 
Bu ayki historical romans kitabım Maiden Lane Serisi'nin onuncu kitabı Duke of Sin. 

Son derece yakışıklı, kibirli ve şantajcı Montgomery Dükü Valentine Napier. Herkesin korktuğu, kötü şöhretli Val'in aslında tek amacı intikam almaktı. Ama sürgünden döndüğü zaman yatak odasında hizmetçisini karşısında gördüğü zaman planları alt üst olur. 

Bridget Crumb, gayrimeşru bir hizmetçi. Zeki, cesur ve son derece sadık. Bridget, aristokrat annesi ve arkadaşına yapılan şantaj belgelerini almak için Montgomery Dükü'nün evinde çalışmaya başlar. 

Sonunda anit-kahramınımız Val'i yakından tanıdık. 
Val, gerçekten kötü bir adam. Kendi de kabul ediyor. "İşte ben buyum, Séraphine. Çıplak, bıçaklı ve kanlı. Ben intikamım. 
Ben nefretim. Günahın kişileşmiş haliyim. Beni asla bu masalın kahramanı sanma, çünkü değilim ve asla olmayacağım. Ben kötü adamım." Hoyt, o kadar başarılı bir kaleme sahip ki bizim böyle bir adama hayran bıraktırıyor. 
Val ayrıca o kadar kibirli ve komik ki:
"Önümde kaç kez çıplak dolaştığını düşünürsek, bu pek de adil görünmüyor."
"Fark ettiniz!" dedi sevinçle. "Muhteşem değil miydim?"
Beni güldüren kötü adamları hep sevmişimdir. Val'de onlardan biri. Hatta en çok güldüren Val'in kız kardeşinin elbisesine verdiği tepkiydi.
"Bu..." Yutkundu ve başını çevirdi, çünkü gözleri bu manzarayı gerçekten kaldıramıyordu. "Sarı."
Yanındaki adam huzursuz bir hareket yaptı. "Bana yardım et, Montgomery-" Val kız kardeşine, "Sen ve ben aynı renge sahibiz," diye yalvardı. 
Mantığını tamamen kaybetmemişti herhalde? Yüce Tanrım, aşkın insana yaptığı şey bu muydu? "Altın sarısı saçlarımız, açık tenimiz, mavi gözlerimiz var."

Val'i anlatmakla bitmez. Çocukluğu çok acı. Bir psikopat tarafından yetiştirilmiş. Yumuşak kalpli Bridget, onun soğukluğuna sıcaklık katar. Bridget, onun için üzülür. Hatta ağlar. Val'i karanlıktan çıkarabilecek mükemmel kişidir. 

Ufak ayrıntılar da güzel sürpriz oldu. Osmanlı, İstanbul ve müslümanlık gibi. 

Kısacası bayıla bayıla okuduk. Hatta daha fazlası olmasını istedik. Çok beğendik çok. 

ALINTI
"Onları göremiyor musun? Etrafımızdalar; kurtlar, yırtıcı kuşlar ve çakallar, çenelerini açmış aya bakıyorlar. O kadar yakınlar ki Bridget, o kadar yakınlar ki nefeslerinin kokusunu alabiliyorsun ve eğer gücün yoksa seni, Eve'i ya da beni yatağın altından sürükleyip etlerini kemiklerinden ayıracaklar ve seni ağlayan bir iskelet olarak bırakacaklar."

"Bridget. Lütfen ağlama."
Ama duramadı. Duramazdı.
Onu mahvetmişlerdi, o kurtlar. Güzel, zeki bir çocuğu almışlar ve kendi üzüntüsüne nasıl karşılık vereceğini bile bilemeyecek hale gelene kadar onu ahlaksız zalimlikleriyle kırmışlardı.

"Séraphine, Séraphine, Séraphine. Beni delirtecek misin? Aklımı saman çöpü gibi savurup atacak mısın? Beni bir insan kabuğu olarak mı bırakacaksın, beyni ve ruhu kırılmış, içi boşaltılmış, akılsız bir keçi gibi sadece zonklayan bir iğneyle mi bırakacaksın? 
Merhamet et, yalvarıyorum, ey chatelaines ve sevimsiz bonelerin sireni!"

"Bridget?" Val beş dakika kadar sonra hayretle, "Bridget," dedi.
Bunu üçüncü ya da dördüncü kez söylüyordu ve her seferinde sesi biraz daha dehşete düşmüş gibi çıkıyordu.
Bridget onu görmezden gelmeye karar vermişti. İçinde oturduğunda omuzlarına kadar gelen ve dumanı tüten sıcak suyla dolu gerçek bir bakır küvette banyo yapmak bir lükstü. Sırf Val ilk ismiyle ilgili bir sorun yaşıyor diye bunun boşa gitmesine izin vermeyecekti.

"Madem bu kadar nefret ediyorsun, neden geldik?" diye sordu usulca.
Gözleri irileşti ve sonra hafifçe gülümsedi. "Oh, Séraphine. Bazı şeylerden ne kaçılabilir, ne gömülebilir ne de yakılabilir. İnsan onları bükülmüş, aşağılanmış bir uzuv gibi taşımalı, arkasında sürüklemeli, kokulu ve iğrenç, sonsuza dek hayatındaki en korkunç zamanı hatırlatmalı." Omuz silkti. "Peki ya bu iğrenç şey bir kez daha işe yarar hale gelirse? O zaman onu kullanmamalı mıyım?"

"Ya da bazen doğduğu yer demekten hoşlandığı gibi. Büyüdüğü yer.
Hem kalbini hem de ruhunu kaybettiği yer:
Ölüm Kalesi."

"Kötü ya da değil, kibirli ya da değil, çirkin ya da değil, Montgomery Dükü'ne aşık oluyordu."

"Kimse onu sevmiyordu.
Ve bu onun hoşuna gidiyordu."

"Onu bir kez kurtarmıştı. Bir peri masalındaki prens gibi onu alıp götürmüştü ama bu uzun zaman önceydi, çok uzaktaydı ve belki de artık bir önemi yoktu. Normal insanlar arasında böyle şeyler nasıl sayılırdı?
Çünkü buzları çözülmüştü. Bunu şimdi görebiliyordu. Artık o donmuş, korkmuş, fark edilmekten korkan küçük kız değildi. Yaşamaktan korkuyordu. Bunun için Makepeace'e teşekkür etmesi gerektiğini düşündü. 
Eve'ini, kız kardeşini aldığı ve ona sıcak bir hayat üflediği için. Ama tek düşünebildiği, Makepeace'in bunu yaparken Val'in onunla olan son bağını da koparmış olduğuydu.
Onu donmuş soğukta yalnız bırakarak.
Aşırı sıcak balo salonunda gerçekten ürperdi."

"Hepsi Val'in adamın kız kardeşini bir kez kaçırmış olmasından kaynaklanıyordu. 
Ya da iki kez. Ya da belki üç kez. Gerçekten fark eder miydi? Val'in niyetine rağmen kız kardeşine zarar gelmemişti."


13 Eylül 2025 Cumartesi

Şeker Portakalı (Zeze #1)


JOSE MAURO DE VASCONCELOS

Zeze #1
Meu Pé de Laranja Lima
Can Yayınları
184 Syf
4,5

Çok duygusal bir kitap ile geldim. Zeze üçlemesinin ilk kitabı Şeker Portakalı. 

"Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü... "

Hikâyemiz, Brezilya'nın Minas Gerais bölgesinde yaşayan fakir bir ailenin beş yaşındaki Zeze adında oğullarının başından geçenler anlatılmaktadır. 
Zeze, hayal gücü geniş bir çocuk. Çok da zeki. O kadar zeki ki o yaşta kendi başına okumayı öğrenir, şarkıları ezberler. Zeze'nin hayalleri de var. Büyüdüğünde kelebek boyun bağı takıp bilgin ve şair olmak istemekte. Bunların dışında Zeze yaramaz bir çocuk. Mahalleye yaka silktirenlerden. Herkes ona şeytanın vaftiz oğlu olduğunu söylemekte. Minik Zeze de buna inanmış kendini hep kötü biri olarak düşünemekte. Aslında öyle değil. Tamam biraz garip ama çok duyarlı, erken gelişmiş bir çocuk. 
Yeni bir eve taşınırlar ve Zeze bu duruma çok üzülür. O evin bahçesinde bulunan zaman zaman Xururuca zaman zaman da Minguinho adıyla seslendiği şeker portakalı ağacıyla dertleşmeye başlar. Başka arkadaşlıklar da edinir Zeze. Özellikle Portekizli Manuel'in yeri ayrıdır. 
Tek isteği sevgi olan Zeze'nin, kısa sürede yaşadıkları çocukluğunu kaybeder. 

Öncelikle çok acı bir hikâye idi. Bazı yerleri okurken içim acıdı. Onun elinden tutup o aileden kurtarmak istedim. 
Benim için unutulmaz bir karakter oldu Zeze. Şeker Portakalı'nı çok beğendim. 

ALINTI
"Biliyor musun, Minguinho; on iki çocuğum ve ar­dından bir on iki çocuğum daha olsun istiyorum, anladın mı? İlk on ikisi hep çocuk kalacak; kimse de onları döv­meyecek Ötekiler büyük insanlar olacaklar."

"Önemi yok, onu öldüreceğim!" "Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?" "Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak de­ğil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeye­rek .. Ve bir gün büsbütün ölecek."

"Gerçek olan, acımasız bir biçimde nedenini bilmeden dayak yiyen küçücük bir hayvan olarak iç yaramı bir tür­lü geçirmeyi başaramadığımdı."

"Ne var ki, bir şeyin eksikliğini duyuyor­dum: beni kendime getirecek, belki insanlara, onların iyiliklerine inandıracak önemli bir şeyin eksikliği."

"En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez."

"Senin yanınday­ken beni kimse azarlamıyor ve gün ışığının yüreğimi mut­lulukla doldurduğunu hissediyorum."

"Sorun şu, dayıcığım: Çok küçükken, içimde şarkı söyleyen bir kuş olduğunu, şarkıyı onun söylediğini sa­nırdım."
"Eh, insanın böyle bir kuşa sahip olması harika bir şey."
"Anlamadınız. Artık kuşuma pek inanmıyorum. An­cak içimden konuştuğum ve kendi içimi gördüğüm za­man oldu bu değişiklik."
Durumu kavradı ve şaşkınlığıma güldü:
"Açıklayayım, Zeze. Bu değişimin ne olduğunu bili­yor musun? Büyümektesin demektir. İnsan büyüdümü böyle olur. Yani bilinçlenir. içindeki, o konuşan ve gören şeye 'bilinç' denir. Yakında sahip olacağını söylediğim 'o şey' e bir gün insanı götüren de bilincidir."

"Yeni ev, yeni bir hayat ve basit umutlar, basit umutlar. "

"Totoca, çocuklar emekli midirler?" "Ne?"
"Edmundo dayı hiçbir iş yapmıyor, ama para alıyor. Yani çalışmıyor, ama belediye ona her ay para ödüyor."
"Bunda şaşılacak ne var?" "Çocuklar da bir şey yapmıyorlar; yemek yiyorlar, uyuyorlar, sonra da analanyla babalarından para alıyorlar."

10 Eylül 2025 Çarşamba

Kaçık Kafe (Anita Blake, Vampir Hunter #4)


LAURELL K. HAMİLTON

Anita Blake, Vampir Hunter #4
The Lunatic Cafe
Artemis Yayınları
407 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Yine bir Anita Blake, Vampir Hunter kitabı ile geldim. Gelmesem olmazdı. Çünkü bir önceki kitabı çok beğenmiştim. 
Kaçıl Kafe serinin dördüncü kitabı der konusuna geçerim. 

Noel dönemi Anita'nın işlerinin durgun olduğu zamandır. Parayı çok seven patronu farklı bir iş gönderir. Bir kayıp vakası. Sıradan bir kayıp vakası değildir. Bir şekil değiştirici kaybolmuştur. Diğer yandan alfa Marcus, Anita'dan kaybolan sekiz kurt adamı bulmasını ister. 
Basit kayıp vakaları değildir bunlar. Hem kayıplardan hiçbir iz yoktur hem de sevgili Richard ile Marcus arasındaki iktidar savaşı. 
Daha bitmedi. Anita polisten de bir çağrı alır. Suyun içinde bulunan değişik bir şey bulunmuştur. 
Anita'nın özel hayatı da bu kadar kaybın arasında karışıktır. Richard ile mutluydu ama onu içindeki canavarı görmesi kafasını karıştırır. Sonuçta kızımız canavarlarla birlikte olamayacağını kaç kez söylemiştir. Jean-Claude cephesinde ise, o da Anita'dan flört etmek için izin ister. 

Bu sefer ilk kitabın olumsuz yönlerinden bahsetmek istiyorum. Çok fazla ayrıntı var. Giydiği ayakkabı, giydiği paltosu ya da ne bileyim silahlarının nasıl koyduğu... Hiçbiri heyecanlandırmıyor açıkçası. Gereksiz. Ama bunlara rağmen yazar öyle bir kurgu oluşturmuş ki her seferinde yok artık diyorsun ve büyük bir heyecanla okumaya devam ediyorsun. 
Yine çokca kan, çokca aksiyon, yeni karakterler, yeni iğrençlikler (deriler, smut görüntüler), duygusal anlar ve tahmin edilemeyen bir son. Genel olarak keyif almığım bir okumaydı. 

Eski kafalı Anita'nın sıkıcı hallerinin ne zaman son bulacağını, karşımıza bu sefer hangi iğrenç şeyler ve olaylar çıkacağını merak ede ede bu seriyi bitireceğim galiba. 

Şimdilik benden bu kadar. Kitapla kalın. 

ALINTI
"Sen bir Shakespear trajedisi gibisin. Eğer Romeo ve Juliet intihar etmeselerdi, bir sene içerisinde birbirilerinden nefret ederleri. İhtiras da bir aşk türüdür ama gerçek değildir. Uzun sürmez."

"Onunla çıkmayı kabul etmiştim çünkü o anda iyi bir fikirmiş gibi görünüyordu ama şimdi... Bütün sonuçlarını düşünmemiştim. Çıkmak, öpüşmek, barışmak. Öğğ! "İlk çıkışın sonuna kadar öpüşmem."

"Lütfen, Yüce Tanrım, hepimiz Noel'i görebilelim. Zerbrowski'nin soluk yüzüne baktım. Gözlükleri debelenmede düşmüştü. Etrafa bakındım ama göremedim. Bir an gözlüklerini bulmak çok önemliymiş gibi geldi. Kanının içinde diz çökmüş, lanet gözlüklerini bulamadığım için ağlıyordum."

"Bu gece likantrop öldüreceğimizi sanıyor musun?" Richard'la dalga geçiyordu, sanırım.
Richard alınmamıştı. "Birisinin, nasıl olup da hepsini hiç bir mücadele olmadan kaçırabileceğini düşünüyordum? Güvendikleri biri olmalı."
"Kime güvenirler?"
"İçimizden birisine," dedi Richard.
"Ah, güzel. Bu gece mönüde likantrop var," dedi Edward.
Richard düzeltmedi. Eğer onun için sakıncası yoksa, benim için de yoktu.

"Onu seviyordum ama sevgi yeterli değildi. Bütün masallar, romantik romanlar, arkası yarınlar; hepsi yalandı. Aşk her şeyi üstesinden gelemezdi."

"Senin için o kadar değerli mi?" Sesinde şaşkınlık vardı. Harika. "Hayır, sen benim için o kadar değersizsin."

"Elbette, Jean-Claude halk içinde üzerimize atlamazdı. Bunun için çok medeniydi. O bir İŞ VAMPİRiydi, bir girişimciydi. Girişimciler, ölü ya da diri olsunlar etrafta dolaşıp insanların boğazını parçalamazdı. Normal şartlarda."

4) Kaçık Kafe
5) Kanlı Kemikler
6) Ölüm Dansı
7) Yanmış Kurban
8) Mavi Ay
9) Karacamdan Kelebek
10) Zincirlenmiş Narkissos
11) Gökmavisi Günahlar
12) Şeytani Düşler
13) Leoparadam Micah
14) Ölümcül Dans
15) Harlequin Ölüm Cezası
16) Karakan
17) Günah Pazarı
18) Flört
19) Kurşun
20) Ölüm Listesi
21) Ölü Öpücük
22) Felaket
23) Jason
24) Ölü Buz
25) Kızıl Ölüm
26) Yılan
27) Beklenmedik Darbe
28) Rafael
29) Smolder
30) Slay




4 Eylül 2025 Perşembe

Lanetliler Sirki (Anita Blake, Vampir Hunter #3)


LAURELL K. HAMILTON

Anita Blake, Vampir Hunter#3
Circus of the Damned
Artemis Yayınları
376 Syf
4,5

Herkese merhaba. Ayın ilk kitabı Anita Blake, Vampir Hunter Serisi'nin üçüncü kitabı Lanetliler Sirki ile geldim. 

Anita Blake'in bu sefer kapısını Öncü İnsanlar adını verdikleri vampir düşmanı olan bir grubun liderleri kapısını çalar. Şehrin efendisinin kim olduğunu ve yerini öğrenmek isterler. Sonrasında Hortlak ekibinden çağrı alır. Başıboş vampirler tarafından saldırya uğramış bir cinayet işlenmiştir. Anita bu olayı araştırırken şehrin efendisi Jean-Claude'dan bilgi almak için Lanetliler Sirki'ne gitmek zorunda kalır. Burada da işler karışır. Richard ile tanışır. 
Şehrin efendisini isteyen sadece Öncü İnsanlar değildir. Edward'ta onu bulmak için tutulmuştur. Ayrıca şehre yeni başvampirler gelmiştir. Amaçları şehrin efendisi olup eski düzeni geri getirmektir. 
Anita, kararsız. Ona üçüncü ve dördüncü izi vermek isteyen Jean-Claude'dan hem kurtulmak istiyor hem de istemiyor. Jean-Claude'da ısrarla onu elde etmek istiyor. Bu kitapta başvampirlerin savaşına şahit oluyoruz. 

Aksiyona, şekil değiştiren yaratıklara, yeni karakterlere tek kelimeyle ba-yıl-dım. Dehşet güzeldi. Gözümün önünde o kadar çok sahne var ki anlatmamak için kendini zor tutuyorum. 
Yeni karakterlerden Richard (olmazsa olmaz) Larry'i sevdim. Richard ile tanışmaları sevimliydi 🤭 Oliver merak uyandırıcı bir karakterdi. Maalesef onun hakkında pek fazla bilgi yoktu. Bence olmalıydı. İlginçti çünkü. Edward'ı tekrardan görmek güzeldi. Ve diğerleri iğrenç ve dehşet vericiydi. 

Ufak tefek eksikler vardı tabii. Aksiyon sahneleri bunları örtbas etmiş. Yavaş yavaş da seri oturmaya başlıyor. 

Planımda başka kitap okumak vardı. Ama Lanetliler Sirki'ni o kadar çok beğendim ki dördüncü kitaba hemen başlayacağım. 

ALINTI
"Dili yeniden çıktı ve çığlımı zor yuttum. Tanrım, Anita kendini kontrol etmelisin. O sadece bir yılan. Dev, insan yiyem bir kobra ama yine de bir yılan. Evet, elbette."

"Beni her seferinde reddediyorsun. Buna neden katlanıyorum?
"Bilmiyorum," dedim içtenlikle. "Devamlı benden sıkılmanı ümit ediyorum."
"Ben sana sonsuza dek sahip olmayı ümit ediyorum, ma petite. Sıkılacağımı düşünseydim bu teklifi yapmazdım."

"Sadece iki vampir avcısı vardır: iyi olanlar ve ölü olanlar."

"Nasıl bir adam beyaz danteller giyer ve bir aptal gibi görünmezdi? Elbette o bir erkek değildi. Sebebi bu olmalıydı."

"Işıkla körelmek ya da karanlıkla körelmek; ben her seferinde ışığı tercih ederdim."

"Gülümsedi, hem her şeyi açıklayan hem de hiçbir şeyi açıklamayan bir gülüştü bu."

"Cesur olmak sizi canavardan kurtarmıyordu. Sadece şansınızı yükseltiyordu."

"Bu, onu çok sarsmış. Bir cenaze dışında gördüğü ilk ceset galiba."
"Normal insanlar için bu böyledir, Zerbrowski."
"Normal olmak hoş olurdu değil mi?"
"Bazen," dedim.

3) Lanetler Sirki
4) Kaçık Kafe
5) Kanlı Kemikler
6) Ölüm Dansı
7) Yanmış Kurban
8) Mavi Ay
9) Karacamdan Kelebek
10) Zincirlenmiş Narkissos
11) Gökmavisi Günahlar
12) Şeytani Düşler
13) Leoparadam Micah
14) Ölümcül Dans
15) Harlequin Ölüm Cezası
16) Karakan
17) Günah Pazarı
18) Flört
19) Kurşun
20) Ölüm Listesi
21) Ölü Öpücük
22) Felaket
23) Jason
24) Ölü Buz
25) Kızıl Ölüm
26) Yılan
27) Beklenmedik Darbe
28) Rafael
29) Smolder
30) Slay




Sherlock Holmes (7 Hikâye)

SHERLOCK HOLMES Herkese merhaba.  Bu ay Sherlock Holmes'un analitik akıl yürütmedeki hünerlerini sergilediği yedi hikâye oku...