10 Ağustos 2025 Pazar

Kahramanlar Düştüğünde (Anti Kahramanların Aşk Düeti #1)


GIANA DARLING

Anti Kahramanların Aşk Düeti Serisi #1
(Ant-Heroes in Love #1) 
When Heroes Fall
Lapis Yayınları
350 Syf
3,5

Herkese merhaba. Anti Kahramanların Aşk Düeti Serisi'nin ilk kitabı Kahramanlar Düştüğünde ile geldim. 

Napoli'de yoksulluk içinde geçen çocukluktan New York'da başarılı bir ceza avukatına uzanan bir hayat. Kardeşlerini bu zamana kadar koruyup kollayan, sevdiğin adam tarafından kız kardeşi ile aldatılan ve sadece işine odaklanmış en iyisi olmak için mücadele eden Buzlar Kraliçesi. Bu yolda da hiçbir şekilde köklerine ve geçmişine dönme niyetinde değil. Tabii planları Dante Salvatore ile son bulur. Kimden mi bahsediyorum? Elena Lombardi. 
Dante Salvatore, o bir mafya lordu, o bir New York Şeyatanı ve o bir Capo. Vee çok yakışıklı. 
Dante, yaşa dışı bahis, şantaj ve cinayet suçularıyla yargılanmakta. Mafya dünyasından uzak durmaya çalışan Elena ise kardeşi Cosima'nın isteği ile Dante'nin avukatı olur. Bu süreçte de Elena, Dante'nin evinde yaşamaya başlar. 
Elena, başarıyı elde etmeye o kadar odaklanmış ki muhteşem siyah gözlü adamın üzerindeki etkisini çok sonra fark eder. 
Yıllar içinde buza dönüşmüş kalp, Dante'nin ateşine ne kadar süre dayanabilecek? 
Mafya dünyasındaki buz ve ateşin savaşına şahit olmaya hazır mısınız? 

Direkt konuya giriyorum. 350 sayfalık kitabın 200,250 sayfasını çok zor okudum. Bitmek bilmedi bir türlü. Serinin ilk kitabı olduğu için karakterleri tanıma aşaması olmasını anlayabilirim. Ama bu kitapta bu çok uzatılmış. Aynı şeyler tekrar tekrar anlatılmış. 
Son yüz sayfa ise muhteşemdi. Özellikle de Dante. Elena'nın buz görüntüsünün altındaki kırılganlığı görüp ona göre yaklaşması çok güzeldi. Onun ruhunu feth edip yaralarını sarıyor resmen. Elena'yı da sevdim. Kendini küçük görmesi sürekli en iyinin Cosima olduğunu düşünmesi üzdü beni. Bence Elena güçlü ve mükemmel bir kadın. (Cosima demişken onun da hikayesi olsada okusam keşke. Merak ettim) 

Son güzeldi. İkinci kitabı merak etmemizi sağlıyor. Acaba Elena ile Dante'nin ilişkisi nasıl ilerleyecek? Kahramanlar Yükseldiğinde'yi bu ay içerisinde okumayı planlıyorum. 

ANTİ KAHRAMANLARIN AŞK DÜETİ SERİSİ
1) Kahramanlar Düştüğünde
2) Kahramanlar Yükseldiğinde

ALINTI
"Elena Lombardi kazanılmış bir zevkti ancak en rafine paletin, en zarif zihnin takdir edebileceği bir şeydi. Pahalı İtalyan şarabı kadar derin ve zekice karmaşıktı, onun hakkında ne kadar çok şey öğrenirsem ona o kadar çok sahip olmak, açgözlü bir şekilde içip benim olmaya zorlamak istiyordum."

"Tüm hayatım boyunca bana ve bana ait olanlara musallat olan kötü adamlarla empati kurmaya hazır değildim."

"Bu muydu?
Sonsuza kadar hayat örgüm bu mu olacaktı?
Sürekli erkekler mutluluğumu mu mahvedecekti?
Hayır, bu bile değildi. Asla gerçekten mutlu olmamıştım. Beni bir an için bile mutluluğa tutunmaktan hep alıkoymuşlardı."

"Benim yanımda en kötü halinle olabilirsin çünkü Elena beni şarhoş eden ruhunun tutarsız doğası."

"Bazen gözyaşları dik durmaktan daha fazla gücü gösterir."

"Sen ateşsin, ben ise tamamen buzum."

"Ben daha bebekken çıngırağım bile som gümüştendi. Bu yüzden çok az insan acının ve ölümün karanlığını bildiğimden şüphelenirdi.
Ve bundan bile azı babamın deli olduğunu bilirdi.
Küçük yaşlarda bodrumdan iniltiler duyduğumda bundan şüphelenmiştim, Jane Eyre romanlarının tam tersiydi, gece yükselen hayalet sesleri gerçek kâbuslardı ve evimizi duvarlarına hapsolmuşlardı."

"Deneyimlerime göre, bir kişinin cahil olduğunu varsaymak arzularınla oynamaktan daha risklidir."

"Hukuk, tutkudan arınmış mantıktır."

"Ağzım kurudu ve içimde öfkem alevlendi. Bu kadar kaba bir şeyi çekici bulacak bir kadın değildim.
Adam öldüren eller, diye kendime kısaca hatırlattım ve yabani düşüncelerim aklımda özgürce dolaşmasın diye bakışlarımı sağ omzunun üstüne sabitledim."






2 Ağustos 2025 Cumartesi

Cesur Gardiyan


ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #8
Dearest Rogue
Pegasus Yayınları
376 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Maiden Lane Serisi'nin ülkemizde çevrilen son ve serinin sekizinci kitabı Cesur Gardiyan ile geldim. Bu kitapta sıra serinin ikinci kitabı Doyumsuz Zevkler'deki Leydi Hero ile serinin altıncı kitabı Karanlıklar Dükü'ndeki Wakefield Dükü Maximus'un kız kardeşleri Leydi Phoebe Batten. Leydimize eşlik eden ise son kitaplardan merak ettiğimiz, St. Giles hayaletinin peşinde olan ve erken emekli olmak zorunda kalan Yüzbaşı James Trevillion. 

Leydi Phoebe, tüm çabalara, doktorlara rağmen görme yetisini kaybeder. Ona çok düşkün olan dük ağabeyi, onu kazalardan, belalardan korumak için silahlı bir koruma işe alır. Bu koruma Yüzbaşı Trevillion'dur. 
Yüzbaşı Trevillion, ciddi ve gururlu bir adamdır. Kralın hizmetindeyken bacağı sakatlanmasına rağmen çok iyi bir nişancı ve binicidir. Phoebe'yi korumak onun için zor bir görev olmadığını düşünürken, Phoebe kaçırılır. 
Kaçırılma olayı, entrikalar ve ortaya çıkan sırlar. Trevillion, bu gizemi çözmeye çalışırken hayatı da riske girer. Ayrıca Phoebe, gardiyan olarak gördüğü Trevillion'un aslında sevgi dolu ve nazik bir adam olduğunu anlamaya başlar. 
Ve kaçınılmaz son... Bunca karmaşanın içinde hayallerini bile kuramadıkları aşk kapılarını çalar. 

Öncelikle hem Phoebe hem de Trevillion beni şaşırttı. Güzel anlamda tabii. İkisini de çok sevdim. Diyaloglar çok eğlenceliydi. Zaman zaman da duygusal. Aralarındaki uyumu da çok sevdim. 

Elizabethciğim kalemini yine konuşturmuş. Eğlenceli, duygusal, gizemli, entrikalı, biraz aksiyonlu, bol aşklı ve tutkulu... Ben çok sevdim ve yeni karakteri merak ettim. 
Sırada uzun zaman merak ettiğimiz Asi var. Çeviriden okumaya devam edeceğiz artık. 

ALINTI
"O benim arkadaşım, senin değil, Maximus. Arkadaşlarımın olmasına hakkım var. Koşmaya, ayağımın takılmasına ve hatta düşmeye hakkım var, üstelik bütün bunları her hareketim önceden belirlenmeden, planlan­ madan ... ve engellenmeden yapmaya hakkım var. Y aşamaya hakkım var benim."

"Asıl ben, beni baştan çıkarmandan bıktım."
"Artık seni baştan çıkarmıyorum," diye mırıldandı Phoebe, ıslak dudaklarıyla onun dudaklarını okşayarak.
Genç kadının altdudağını, onu cezalandırmak istercesine hafifçe dişledi.
"Çıkarmıyor musun?"
"Hayır," diye fısıldadı Phoebe. "Sen bana teslim oldun."

"Trevillion o anda kayboldu. Kaybolmuştu. Körlük böyle bir şeydi işte: koskocaman bir boşluk. İnsan körken sesleri duyabilir, yakınında olan biteni hissedebilirdi ama görmüyorsa, dokunmadan yapabileceği ne vardı ki?
Körlük aynı zamanda koskocaman bir yalnızlıktı."

"Belki de yaşamak için insanın arada bir tökezlemesi ve düşmesi gerekiyordu."


"Sen," dedi genç kadın onun yüzünü ellerinin arasına ala­rak, "sevgi dolu bir babaya ve kız kardeşe, taparcasına sevdi­ğim bir yeğene ve tam da gerektiği kadar hizmetçiye sahipsin.
Altın yaldızlara gelince... benim için büyük israf olurdu, değil mi? Ben bozkırlara, okyanustan esen rüzgara ve atlara sahip olmayı tercih ederim. Ve sana, Bay Trevillion. Seninle tek bir gün için bile dünyadaki bütün altın yaldızlı sarayları feda et­meye hazırım."

"Bazen sizi gerçekten hiç sevmiyorum, Yüzbaşı Trevillion."
"Bunun yalnızca bazen olmasından büyük bir memnuniyet duymaktayım, Leydim."

"Bazı zamanlar tartışmaktan zevk aldığınızı düşünüyorum, Leydim."
Phoebe dudaklarını büzdü. "Aslına bakarsanız, herkesle tartışmaktan zevk aldığımı söyleyemem, Yüzbaşı Trevillion. Bildiğiniz gibi, durumunuz çok özel."

"Yüzbaşı Trevillion güneş olduğunu söylemesine rağmen her yer kapkaranlıktı.
Phoebe bunun günün birinde olmasını bekliyordu.
Elbette bekliyordu. Görüşü yıllar içinde gitgide kötüleşmişti. Sadece yarım akıllı biri bunun sonunun ne olacağını bilmezdi.
Ancak... aklının olsn biteni algılaması başka bir şeydi, kalbinin kabullenmesi ise bambaşka bir şey. Kalbi ne kadar da saftı. Belli ki bugüne dek hâlâ bir mucizenin gerçekleşebileceğine dair umudu vardı."

"Sanırım zamanla, biraz pratik yaptıkça bunu geliştirebilirim. Aslında eminim. Sonuçta her şey pratik yapa yapa gelişir, sizce de öyle değil mi? İşin aslı şu ki bir dahaki sefere bu konuda biraz daha yardım alabilirsem..."
"Sizi öpmeyeceğim," dedi Trevillion, ölüm cezasını onayan bir hakimin korkunç kesinliğiyle.

"Beni engelleyen şey körlüğüm değil, körlüğüm yüzünden hayatımı yaşayamayacağımı söyleyen herkestir. Sendeleyecek olursam, bir şeylere çarpıp düşersem ve kendimi yaralarsam bunun sebebi, yapabiliyor olmam ve istediğim içindir, Maximus. Çünkü özgürlüğüm olmaksızın ben renksiz ve zincire vurulmuş bir varlıktan başka bir şey değilim ve ben artık öyle bir kadın olmak istemiyorum. Olmayacağım, Maximus."

"Ama sana daha yakından bakan bazı kimseler başka şeyleri de görürler. Her gün zorluklarla karşılaşan ve ona rağmen gülümseyen bir kadını. İçinde barındırdığı gücü, azmi ve dayanıklılığı görüp de hayrete düşerler, Leydim. Hayrete düşerler, evet."

30 Temmuz 2025 Çarşamba

Taras Bulba


NİKOLAY GOGOL

Bordo Siyah Yayınevi
177 Syf
4,5

Herkese merhaba. Gogol, severek okuduğum yazarlardan. Palto, Bir Delinin Hatıra Defteri, Ölü Canlar... Uzun bir aradan sonra da Taras Bulda'yı okumuş oldum. 

"XV. yüzyılda Avrupa'nın bu bölgesinde, yarı göçebe en zor hayat şartlarıyla bir yaşam sürmek kolay değildi. Moğol saldırıları karşısında Rus beyleri, halkı bırakıp kuzeye kaçmış, güneydeki köy ve kasabalar Moğol istilacılar tarafından yakılıp yıkılmıştı. Birçok yakını kılıçtan geçirilen ve sürekli aynı tehlikelerle burun buruna yaşayan bir inasanın sonunda katı yürekli bir insan olup çıkmasından daha doğal bir şey olamazdı."
Taras Bulda'da onlardan biri sadece. Ömrü savaşlarda geçmiş Ortodoks Rusların Kazak liderlerinden. İki oğlu okuldan döner dönmez, Zaporojye'ye götürür. Onun için okumak önemli değildir. Önemli olan iyi bir asker ve komutan olmalarıdır. Zaporojye'ye götürürken de o düşünce vardır: "Bakın Taras Bulda'nın getirdiği oğulları ne yiğitlerdir." demeleri. Bulda'nın hayalleri ne kadar gerçekleşir bu savaş alanında bilinmez tabii. Ama Lehlerle olan mücadele hazin bir sonla sonlanır. 

Gogol, ülkenin en çalkantılı dönemlerini, acımasızca savaşa sürüklenen insanları, birbirlerine yaptıkları işkenceleri ve savaşı mizahi sivri diliyle destansı bir şekilde anlatmış. Ben çok beğendim. Mutlaka okumalısınız. 

ALINTI
"Çok acımasız, amansız dönemlerdi. O zamanlar, savaşlara sürüklenen insanların yürekleri, birbirine yaptıkları işkenceler, eziyetlerle nasır bağladı. Yaşanan tüm bu insanlık dışı olayların, eziyetlerin son bulmasını isteyen aklı başında insanlar da çıktı arada bir. Ne yazık ki kendilerini kabul ettiremediler."

"Neler neler yoktu ki bu hüzünlü bakışta. Tüm benliğini saran bir sevgiyle söyleyememenin acısını bu bakıştan daha etkili bir şekilde anlatabilecek hiçbir şey olamazdı."

"Bir delikanlı aşık oldu mu gözü hiçbir şey görmez. Böyle bir delikanlıyı istediğin gibi yönlendirirsin."

"Ana duası almak çok önemlidir. Hem denizde, hem karada pek çok kötülükten korur insanı."

"Rusların doğalarına uygun bu büyük direnişi, felaketlerin ateşiyle kavrulan halkın bağrından kopan bir çığlıktı."

"Doğanın acımasız, sert insanlar haline getirdiği bu savaşçılar toplumunda, kadın anlamsız bir şeydi."

27 Temmuz 2025 Pazar

Sherlock Holmes (6 Hikâye)


SIR ARTHUR CONAN DOYLE

Herkese merhaba. Bu ay altı hikâye okudum. Aşağıda kısaca konularından bahsedeceğim. 

BOŞ EV
Boş Ev'de, Mayıs ayında okuduğum, sonuyla beni hem hüzünlendiren hem de merakta bırakan Son Olay'ın bir kaç yıl sonrası anlatılmaktadır . 
Herkes Holmes'un öldüğünü zannetmekte. Watson bile. İki yıl sonra Holmes, Watson'un şaşırtıcı bir şekilde karşısına çıkar. Watson çok mutludur ve tabii bunca sene başına neler geldiğini merak etmektedir. Son Olay'daki vaka çözüme ulaşıyor ve çete çökertiliyor. 
Sherlock Holmes'un geri dönmesi mutlu edici bir durumdu. 

Alıntı
"Çalışmak kederi yenmenin en iyi yöntemidir Watson."

NORWOOD'LU İŞÇİ (Norwood'lu İnşaatçı) 
Sherlock Holmes Baker Sokağına döneminde bir kaç ay olmuştur. Bir gün Watson ile otururken genç avukat John Hector McFarlane gelir. Tanınmış inşaatçı Bay Jonas Oldacre'i öldürmek ile suçlandığını ve ona yardım edip bu suçtan kurtarmalarını ister. Polisin elindeki kanıtlar suçlu olarak genç avukatı gösterir. 
Holmes ve Watson ilginç bir vaka ile karşı karşıya. Genç avukat suçlu mu suçsuz mu? Norwood'lu İşçi'de ilginç bir son bizi bekliyor. 

Alıntı
"Evet, bencil olmamam gerek," dedi bir gülümsemeyle sandalyesini kahvaltı masasından uzaklaştırırken. "Elbette ki halkın huzuru yerinde. İşsiz kalmış zavallı bir dedektif hariç bu durumda herkes kazançlı. Sahada olsaydım sabah okudukları gazeteler oldukça ilginç olurdu yalnız."

"Londra suç dünyası için gerçekten de Avrupa'nın hiçbir başkentinin sağlayamayacağı imkânlar sağlıyor."

DANS EDEN ADAMLAR 
Mutlu bir evliliği olan Bay Hilton Cubitt, tuhaf şekilli notlardan sonra evliliğinde sıkıntılar başlar. Bu notlarda dans eden adamların resmi vardır. Eşi bunların ortaya çıkmasından sonra huzursuz olmaya başlar ve bu konuda hiçbir şey anlatmaz. İşte burada Holmes'un kapısını çalar. Bu gizemi çözmesini ister. 
Hiç aklıma gelmeyecek olaylar gerçekleşir. Ayrıca üzücü. Yine severek okuduğum bir hikâye oldu. 

YALNIZ BİSİKLETLİ (Bisikletli Takip) 
Güzel, genç kadın Violet Smith, yardım istemek için geldiğinde Holmes'un yoğun dönemine denk gelir. Hatta Holmes ilk dinlemek istemez. Genç kadın kararlıdır. Ve her gün geçtiği ıssız yolda bir bisikletlinin takip ettiğinden bahseder. Basit bir takip değildir. Bazı detaylar ilginç ve araştırılması gereken bir durumdur. 
Tabii bizimkiler olaya el atar. İlk Watson araştırmaya gider. Yine ve yine değişik ve beklenmedik bir son bizi bekliyor. 

Alıntı
"Okuyucu fark etmiş olacak ki olayların kesintisiz akışı içerisinde merak edilen o son noktaları kimi noktaları anlatıma katmak benim için çoğu zaman zor oluyor. Her olay bir sonrakinin girizgâhı gibi ve bir kere çözüldükten sonra aktörler oldukça yoğun hayatlarımızdan çıkıyorlar."

MANASTIR SERÜVENİ (Priory Okulu Vakası) 
Hazırlık okulu olan Manastır'ın kurucusu ve müdürü olan Dr Huxatable, yorgun ve bitkin şekilde Barker Sokağı'na gelir. Durum acil ve önemlidir. Okulun öğrencilerinden Holderness Dükü'nün tek oğlu kaçırılmıştır. Hemen Holmes ve Watson, Dr Holderness'e eşlik edip İngiltere'nin kuzeyine giderler. 
Sherlock Holmes'un analitik zekası beni yine şaşırttı. Böyle bir son beklemiyordum. 

Alıntı
"Ekselansları, biri bir suça bulaştığında bundan doğacak diğer suçlardan da sorumludur."

KARA PETER SERÜVENİ (Kara Peter) 
Bu sefer yardım isteyen genç polis Stanley Hopkins. Vaka Sussex'te Row Ormanı'na yakın Woodman's Lee isimli bir yerde gerçekleşiyor. Eski Kaptan Peter Carey cinayeti. Polisin elinde bir kaç ipucu var ve bir haftadır katili bulamadılar.
Kara lakaplı Kaptan Peter'ın cinayeti geçmişin sırlarını ortaya çıkaran bir olay. Bazı defterler açılacak ve hak eden hakkettiğini alacak. Ben severek okudum. 


21 Temmuz 2025 Pazartesi

Fısıltı Korusu


PATI CALLAHAN HENRY

The Secret Book of Flora Lea
Arkadya Kitap
496 Syf
5/5

Herkese merhaba. 
Arkadya Kitap'ın son kitabı, iki zaman diliminde ilerleyen (en sevdiğim kurgulardan) ve son zamanlarda beni en çok etkileyen kitaplardan biri olan Fısıltı Korusu ile geldim. 

İlk yolculuğumuz 1939 yılının savaş dönemi İngiltere'si. Savaş sırasında İngiltere yönetimi Fareli Köyün Kavalcısı adını verdikleri bir operasyon gerçekleştirmiştir. Bu operesyonla şehirdeki çocukları Alman bombalarından korumak için ailelerden uzağa kırsallara hatta başka ülkelere gönderilmiştir. On dört yaşındaki Hazel ve beş yaşındaki Flora kardeşler de onlardan sadece ikisi. Hazel ve Flora Oxfordshirelı bir ailenin yanına gönderilir. Bayan Aberdeen ve oğlu Harry'nin yanında yaşamaya başlarlar. 
Hazel ile Flora savaşın en kötü dönemlerine katlanabilmek için kendilerine özgü bir dünya uydururlar. Hazel her fırsatta Fısıltı Korusu adını verdikleri bu dünya ile ilgili masallar anlatır. 
Bir gün nehrin kıyısında oynadıkları zaman Flora kaybolur ve bir daha asla bulunamaz. 
Diğer yolculuğumuz 1960 yılının İngiltere'si. Flora'nın kaybından 20 yıl geçmesine rağmen Hazel bir gün bile onu unutmamış, her günü özlemle geçmiştir. Hazel şuan nadide kitapların satıldığı bir kitapçıda çalışmaktadır. Bir gün yeni gelen kitapların kayıtlarını yaparken karşısına adının Fısıltı Korusu ve Yıldızlar Nehri ve kitabın kapağında da kızların illüstrasyonu olduğu bir kitap çıkar. Hazel çok şaşırmıştır. Çünkü bu masallar kardeşi ile aralarında olan bir sırdır. Acaba kardeşi yaşıyor mu? Bu soru Hazel'in kurduğu düzeni etkilerken, geçmişin sırları da ortaya çıkaracaktır

Öncelikle benim için büyüleyici bir okuma oldu. Karakterler mükemmeldi. Her iki zaman dilimindeki anlatımı da eşit derece çekici buldum. Ve tabii ki Fısıltı Korusu bölümleri büyüleyiciydi. İki kız kardeş ile o büyülü yere ışınlanmış gibi hissettim. 
Yazarın notu bilgilendiriciydi. Bazı bölümlerin yazara hangi tarihi olaydan ilham aldığını ayrıntılı anlatıyor. Ve evet Fareli Köyün Kavalcısı Operasyonu gerçek bir olay. 
Ayrıca Tolkien'in peri masallarının çocuklar üzerindeki etkisi vurgulanmış. 

Kitabı elimden bırakamadım (Ani taşınma kararı ve taşınma sürecinde bile okumaya devam ettim.) ve II. Dünya Savaşı Londra'sının, II. Dünya Savaşı sonrası Londra'sının, Whisperwood'un fantastik dünyasının derinlerine daldım. 

Fısıltı Korusu yer yer yürek burkan, yer yer büyüleyici ve umut dolu güzel bir hikâye. Mutlaka okumalısınız. 

ALINTI
"Sanki ekmek kırıntılarını takip ederek daha fazla ekmek kırıntısına ulaşıyorum."

"Burası umudun umutsuzlukla buluştuğu yer miydi? Geçmişin günümüze koştuğu yer? Kaybedilenlerin acısının yerini neşenin aldığı yer?"

"Bu sihirli bir masal değildi; söz konusu kız kardeşiydi. Bu gerçek hayattı."

"Gözleri kapalı halde, kanına karışan şaşkınlık, gözyaşları ve hayal kırıklığıyla orada ne kadar uzun süre kalmıştı? Sonraki günlerde bunu birçok kez merak edecekti. Vücudu zonkluyordu, her şey aynı anda üzerine çullanıyordu: öfke ve arzu, ihtiyaç ve korku, kayıp. Ölmüş babası. Yorgun düşmüş annesi, Kelty'nin annesi, bombalar, savaş ve korku.
Ve Fısıltı Korusu'nu yok edişi, onu Flora'dan söküp alışı.
Ve sonra Harry'e, onun dokunuşuna, sahip olduğunda daha fazlasına, geceleri onu uyanık tutan bir şeye duyduğu özlem."

"Peggy hayatının sayfalarının hayal ettiğinden daha hızlı bir şekilde ileriye doğru çevrildiğini ve tehlikeli ya da harika bir şeye doğru itildiğini hissediyordu; bilmiyordu, bilemezdi ama masalsı bir şeylerin döndüğü kesindi.
Gece yarısı bir bavulla sahilde."

"En iyi hikâyeler ruhu inşa eder. Ancak kendimiz hakkında anlattığımız hikâyeler ve hatta başkalarının bizim hakkımızda anlattığı üzücü hikâyeler de ruhu yok edebilir. İyi ve doğru olanı seçmeliyiz, yok edecek olanı değil."

"Ama eğer kendi hayatını yaşamıyorsan, kimin hayatını yaşıyorsun ki?"

"Bazen durup birilerinin bizi kurtarmasını bekleyemeyiz."

"Eğer bana yardım edersen senden şu anda hoşlandığımdan daha fazla hoşlanacağım ve senden şu anda hoşlandığımdan daha fazla hoşlanırsam, sen benden hoşlanmayabilirsin."

"Beklenmek ne büyük bir mucize, diye düşündü Hazel, birilerinin onu beklemesi kesinlikle muhteşem bir şeydi."

"Ne çok uzun zaman önce ne de çok uzak bir yerde, tam burada," diye fısıldadı Hazel karanlığa, "her şeyin olabileceği, dilediğimiz her şeye dönüşebileceğimiz, ormanlarında yıldızlardan bir nehrin aktığı bir diyar vardı. Gizli kapılar için gözlerinizi açık tutun! Her yerdeler ama sadece buna layık olanlara görünürler. Ve biz buna layığız."

"Hazel babasının kucağına oturmuş, o da ailesinden kalma soğuk mavi Grimm Kardeşler kitabından Külkedisi hikâyesini okumuştu. Annesi mutfakta yemek yapıyordu ve dünya hâlâ iyi ve gerçek bir yerdi, kuşlar kötücül üvey kardeşlerinin gözlerini oyuyor olsa da."

"Geçmişi onu geride tutan bir çapaydı; ona bağlı ipi kesmesi gerekiyordu."

"Herkes bunu bilerek doğar," dedi Audrey. "Ama yetişkinler, yaraları, yapılacak işleri ve kendileri için önemli gibi görünen ama aslında hiç de önemli olmayan önemsiz şeylerle bu bilgiyi unuturlar. Acıların, kayıpların ve kalp ağrılarının o kapıları kapatmasına izin verirler." Jane fısıldadı: "Ama çocuklar hatırlar."
"Kimse, savaş bitene kadar onların nerede kalacaklarına karar veremezdi. Nerede kalacaklarına kendisi karar verecekti. Bu yeni yer hakkında fazla bir şey bilmiyordu, henüz. Kervan, yolda kurulacaktı."
"Ne çok uzun zaman önce ne de çok uzak bir yerde, bir zamanlar var olan ve bizimle birlikte olmaya devam eden görünmez bir yer vardı."
"Bir kayıp ve bir kazanç. Neredeyse her efsanede analtıldığı gibiydi: doğum, ölüm, yeniden doğuş. Bir şey ölüyor, bir başkası doğuyordu. Eski bir iş. Yeni bir iş."
"Kâğıt hamuruyla tozun ve tarihin kokusu, arka bahçesindeki çitten koparıp kasanın üzerindeki vazoya yerleştirdiği leylakların tatlı kokusuna karışıyordu."


Çiftçinin Savaşı


ELISE KOVA

Altın Muhafızlar Serisi #3
The Farmer's War
Yabancı Yayınları
128 Syf
3,5

Herkese merhaba. Altın Muhafızlar Serisi'nin son kitabı Çiftçinin Savaşı ile geldim. 

"Düşmanlarla dolu bir orman kişilikleri taban tabana zıt iki asker zorluklarla sınanan beklenmedik dostluk."

Craig, Raylynn'ın zorlu eğitiminden geçmiş bir asker. Onun yardımcısı konumunda. Bu hayatta da tek isteği Altın Muhafızlar'a katılmak. Craig özel bir görevi yerine getirmesi gerekiyor. Belki de bu görev sonunda hayallerine kavuşturacak. Ona eşlik edecek çaylak, kendi halinde bir asker. 

Daniel'in hayalleri daha basit. Askerlikten yüklü para alıp müstakbel eşi ile rahat bir hayat yaşamak. 

İkilinin görevi cephenin ön saflarına Prens Baldair'e çok önemli bir mektubu ulaştırmak. Bu zorlu görevi ancak birbirlerine güvenerek başarabilirler. 

Serinin en kısa kitabı. Çok fazla anlatacak bir şey yok. Heyecanlıydı. Karakterleri sevdim. Sonu da güzeldi. Bu arada ikilinin yeni görevi Vhalla Yarl'ı koruma. O yüzden çok beklemeden Hava Uyanıyor Serisi'ne başlamak istiyorum. Ben bu dünyayı çok sevdim. 

ALINTI
"Ben miyim korkak?"
"Evet! Sensin korkak!" diye çıkıştı Daniel nefes nefese, başka bir dalın altına eğilerek. "Kim silah arkadaşını ölüme terk eder ki?"
"Zeki biri!" Craig daha fazlasını söylemeye cesaret edemedi.
Geriye doğru attığı bir bakış, kedinin tek gözünün saldırgan bir şekilde Daniel'a kilitlendiğini gösterdi. Bir hayvan intikam hırsıyla köpürebiliyorsa, Noru'nun niyeti üzerine ikinci bir kürk gibi oturmuştu.
"Senin zekân ikimizi de öldürtecek!"

"Askerlerin onlara söylenenleri yerine getirmesini sağlayan, emirleri veren insanların onları hayatta tutmaya yönelik çok daha iyi fikirleri olduğunu bilmeleridir. Bunların hepsi korumayla alakalı."

"Duygular, erkeklerin dikkatini dağıtır; ya kahramanlık yapmaya fazla hevesli kılar onları ya da kendilerini korumak adına fazla korkak davranırlar."

"İnsan, en ümitsiz durumlarda bile açık bir zihinle yeni fırsatlar bulabilirdi."

19 Temmuz 2025 Cumartesi

Prensin Kılıcı


ELISE KOVA

Altın Muhafızlar #2
The Prince's Rogue
Yabancı Yayınları
192 Syf
4/5

Herkese merhaba. 
Altın Muhafızlar Serisi'nin ikinci kitabı Prensin Kılıcı ile geldim. 
Şimdi sıra Altın Muhafızlar'ın kurucusu çapkınlığı ile ün salmış yaramaz Prens Baldair'de. 

Baldair, Solaris İmparatorluğu'nun kaderini belirleyecek savaşa katılmak üzere. Birliğine önderlik edecek ama geçmişte yaşadığı cinayetten dolayı hayaletler peşini bırakmamakta. Kafa dağıtmak istediği bir gece kılıç ustası gizemli bir kadınla karşılaşır. Ve onun peşinden gider. O kadını Altın Muhafızlar Birliği'ne katmak ister. 

Raylynn, annesi gibi paralı asker. Herşeyi ondan öğrenmiş. Düellolara katılıp hayatını kazanıyor. Ayrıca annesinin katilini ve onun kılıcını bulmaya çalışıyor. Katil hala hayatta ve dışarıda. İntikamını almak zorunda. Bundan dolayı Prens'e ayıracak vakti yok. 
İkili bir anlaşma yapar ve maceralı bir yolcuğuna çıkar. 

Prensin Kılıcı'nı genel olarak beğendim. Hatta daha da olsa okurdum sıkılmadan. 
İkilinin dinamiklerine bayıldım. Gizemli Raylynn sevdim. Ayrıca Baldair'in büyüyüp olgunlaşmasını izlemek güzeldi. Bu arada aşktan uzak duran çapkın prensimiz meğerse ne kadar romantikmiş. 
Bir amaç uğruna yaşanan aksiyonun içerisinde çok tatlı bir romantizm vardı. 

Son olarak Prensin Kılıcı'nda, Prens Baldair ile kader yollarının kesiştiği Raylynn ile yeni bir maceraya doğru yoluna devam etmesini ve geçmişteki sır perdesinin aralanmaya başlamasını okuyoruz. 

ALINTI
"Birliğime katılmak için, kılıcını yenmeyi bir ömür bekleyemem. Ama sadakatimi elde eden kadının sadakatini kazanmak için farklı bir şekilde savaşabilirim."

"Onu sevimli bir oğlanla bulmayı beklemiyordum," diye devam etti Sophie, Baldair'in huzursuzluğundan bihaber. 
Bu fikrin komikliği karşısında Prens'in göğsünün derinliklerinden bir kahkaha koptu. "Benim sevimli olduğumu mu düşünüyorsun?"
Şimdi kahkaha atma sırası kadındaydı. "Henüz çok yumuşaksın. Azmin savaşta test edilmemiş. Bir savaşçı, daha önce öldürmüş birini gözünden tanır, sayamayacağı kadar çok kişiyle öldürmüş birini de öyle."

"Kadın kesinlikle büyüleyiciydi. Ama aşk mı? Bu hiçbir suretle boyun eğmediği bir duyguydu. Kazanılacak pek çok deneyim, tanışılacak çok fazla insan vardı. Aşk, kısıtlanmak ve geleceğini dünyadaki diğer insanlardan- özellikle kadınlardan- öğrenilecek onca şeyden mahrum bırakmak anlamına geliyordu."

Kahramanlar Düştüğünde (Anti Kahramanların Aşk Düeti #1)

GIANA DARLING Anti Kahramanların Aşk Düeti Serisi #1 (Ant-Heroes in Love #1)  When Heroes Fall Lapis Yayınları 350 Syf 3,5 Herke...