EDA AKKUŞ
Bir Cinayet Masalı #2
Oleksa Yayınevi
246 Syf
4/5
Herkese merhaba.
Instagramdaki @polisiyeokuyankadinlar grubumun biricik üyelerinden Eda'nın yeni bebeği Kül ile geldim. Sevgili yazarımız Bir Cinayet Masalı'na Köken ile başladığı macerasına Kül ile devam ediyor.
Greenwich'de masallardan fırlamış butik bir otelde yeni dedektif olmuşlar için balo ve seminer düzenlenir. Dedektifçilik oynamayı seven zeki kızımız Ela (Ella), dedektiflik terfisi almış Dean'in daveti ile o da katılır. İkiliyi toksinoloji uzmanı olan Dante otele bırakacak ve Richmond'daki eğitime katılacaktır. Onları bırakır ama geri dönemez. Yollar kardan kapanmıştır.
O gece balo düzenlenir. Balo sırasında bir cinayet işlerinir. Hiçbir şekilde yardım alamazlar. Otelde hapsolmuş olan 14 kişi fırtınanın dinmesini beklemeye başlarlar. Beklerler ama içlerindeki katille. Ayrıca cinayetler devam eder. Kaldıkları koridor ölüm koridoruna dönüşmüştür.
Ela ve arkadaşları cinayeti çözmeye çalışır. Olayın üzerine gidildikçe beklenmedik sırlar da ortaya çıkar.
Öncelikle sevgili yazarım öyle bir son yazmış ki üçüncü kitabı beklemek çok zor. Çok heyecanlı bitti çok.
Anlatımına bayıldım. Akıcı, hiç sıkmıyor, yer yer şiir gibi hatta masalımsı. Eğlenceli diyaloglar, sırlar, aşk, gizem ve cinayetler... Daha ne isterim ki. (Burada Ela'ya bir gönderme olsun)
Agatha Christie tadında olan Kül'ü okurken çok keyif aldım.
Unutuyordum. Tam olarak katili bulamadım. Yüzde yüzde elli elli durumu.
Cinayetin masalı mı olurmuş? Çok da güzel olurmuş. Çok iyi bildiğimiz, sevdiğimiz masallar üzerinden cinayetler... Benim çok hoşuma gitti. Kül'de hangi masal var dersiniz? Öğrenmek için mutlaka okumalısınız.
ALINTI
"Yeni bir masal, yeni bir masal. Hoş geldin, ölüm uykusundan uyanan kadın, hoş geldin. Uyuyan güzel..."
"Seni olabildiğince sen kılan şey, seni olgunlaştırmaya zorlayan kişi... Peki, insan olgunlaşmak istemiyor olabilir miydi? Ya olgunlaşmak büyüğü bozarsa? Ya böylesi saklı hisler içinde daha güvendeyse? Teslimiyet... Kayıtsız şartsız teslimiyet... Buna hazır mıydı? Neyden korkuyordu böyle? Aşktan mı? Savaştan mı? Aşk bir savaş değildi ama ya savaşırlarsa? O zaman ne olacaktı? Neden savaşmak zorunda kalırdı ki insan? Sevdiği yanında, geçmişi ardında ve kabullendiği tüm o kötü olaylar, geçmişte birlikte pusuda..."
"Karşımda muhteşem bir kar mazarası, arkamdan gelen beni her haliyle büyüleyen bir adamın kokusu ve çözülmesi gereken bir cinayet. Daha ne isterim ki?"
"Keşke." dedi. "Keşke bunları yaşarken hissedebilseymişim." Bu huzuru ilk defa tadarak gözlerini kapatırken belki de ilk kez bir kurban katiline minnet duydu. Ölürken bile...
"Beta erkeği iyi bir şey mi, çünkü diğerinden pek hoşlanmadım da kimsenin akşam yemeği olmak istemem, ya da birlikte olacağım kişinin Hannibal olmasını."
Angela, tekrar bir kahkaha attı. "Öyle bir şey olmayacağına seni temin edebilirim, tatlım. Sen lider olansın, o ise senin arkandaki sessiz güç."
"Her şey ait olduğu yerde hayat bulur ve eğer ait olduğu ölürse, oda onunla birlikte gömülür."
Kapı tekrar vuruldu ama ses yoktu. Dante: "Eyvah! Katil geldi."
Ela: "Saçmalama. Postacı kapıyı iki kere çalar, katil değil."
"Zihin görmek istediğini görür.... Bazen en doğrusu basit olandır."
"Nefret olmalı, bu geçmişten gelen bir nefret. Çünkü nefret yaratıcı bir his değildir, öyle birdenbire ortaya çıkmaz, zamanla katılaşır, belki şekil değiştirir ama mutlaka bir gün zirveye oturur."
"Hislerim ve sezgilerim, suyun dibi gibi berrak olmalı, görünmeyeni artık görmeliyim."
"Akıllı bir insan gibi davranıp sahip olmadıklarına üzülmeden, elinde olanlarla mutlu olmaya çalışırsan acıların daha da çekilir hale gelebiliyordu."
"...kendini çözen insan her şeyi çözer, dünyanın en karmaşık olayı olan aşkı bile."
"İnsanın güçlü olduğunda da güçsüz olduğunda da ilk kapısı her zaman aşktır. Tüm kapılarını ona açmaktır."
"Bazı anları, anıları parça parça ve siluetler halinde belirmeye başladı fakat hep kötü şeyler dikilmişti karşısına... Zamanının iniş ve çıkışlarında sanki hiç iyi bir şey yapmamış gibi."
"Hayal alemine dalmışlardı; bu onların ilk dansı, ilk bu derece yakınlaşmalarıydı. Ruhlarından kopup giden parçalar vardı ama kötü parçalar. Kötü anılar, tanışana kadar hiç tatmadıkları hislerin kalıntıları, birlikte çektikleri acılar, aşkın var olmadığını düşündükleri zamanlar ve bunlar gibi tüm kötü düşünceler o dans anında, o balo salonunda kimsenin görmediği bir şekilde ruhlarından bir ışık hüzmesi gibi tek tek kopup, buldukları ile çatlaktan dışarıya savrulup kayboldular."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder