JACK LONDON
The Scarlet Plague
İş Bankası Kültür Yayınları
72 Syf
4,5
Herkese merhaba.
60 yıl öncesinde Profesör James Howard Smith olan, şimdilerde ise Granser, 2012 yılında yaşanan salgın hastalığını torunlarına anlatıyor. Kızıl Veba hiç beklenmedik anda ortaya çıkıyor. Önce yüzde kızarıklık sonra ayakta başlayan hissizlik ve son olarak da kalbin durması. Bu arada sadece bundan insanlar etkinlenmiyor. Hayvanlarda da değişiklikler oluyor. İlk avlananlar tavuklar oluyor. Değişim çiftlik hayvanları, kediler ve köpeklerle devam ediyor. Tam bir kıyamet.
Çok az insan hayatta kalıyor. İlk zamanlar birbirinden habersiz yaşıyorlar. Daha sonra başka insanların yaşadığını öğreniyorlar ve sıfırdan başlıyorlar hayata. Su boylarında ilkel bir yabanilik içinde bir yaşam...
Bilimin, tekonolojinin üst seviyede olduğu bir çağdan, ilkel bir çağa geçildiğindeki kırılganlık çok acıydı. Ayrıca London'un muhteşem kalemiyle insanlığın yok oluşuna şahit olmak... Kelimelerle ifade edemem.
Tek kelimeyle muhteşem bir eserdi. Mutlaka okumalısınız.
ALINTI
"Eski uygarlıklar nasıl yıkıldıysa bu yeni uygarlık da geçip gidecek. O uygarlığı inşa etmek elli bin yıl alsa da geçip gidecek. Zaten her şey geçip gider. Geriye sadece kozmik güç ve madde kalır, onlar da ebediyen devam edecek, sonu gelmez bir akış içinde birbiriyle itişip çekişecek o ölümsüz tipleri ortaya çıkarır: rahibi, askeri ve kralı."
"Çevrelerindeki dünya çöküp harabeye dönerken, her tarafı bu çöküntünün tozu dumanı sararken bu aşağılık yaratıklar içlerindeki vah şiliğin dizginlerini salmış, savaşıyor; içiyor ve ölüyorlardı.
Ne fark ederdi ki zaten? Herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşamı aşağılayanı da ... Herkes göçüp gidiyordu."
"'Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider' ya, bizim o şanlı, o muazzam uygarlığımız da köpükler gibi uçtu gitti işte."
"Şahane uygarlığımızın en mükemmel başarısı yiyecektir diye düşünürüm bazen; akla hayale sığmayan bolluklarıyla, sonsuz çeşitlilikleriyle, harika lezzetleriyle yiyecekler."
"İnsanoğlu uygarlık yolunda i kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok batmaya mahkûmdur."
"Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider," diye mırıldandı, belli ki bir şiirden bir dize okumuştu. "Aynen öyle, köpükler gibi, geçici. İnsanın bu dünyadaki bütün çalışması köpükten öte bir şey değil. İnsan kendine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti, toprağın yabani bitki örtüsünü temizledi. Ama sonra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi sildi süpürdü. Arazileri orman oldu, tarlaları yabani otlarla doldu, sürülerini yırtıcı hayvanlar yedi."