28 Mayıs 2025 Çarşamba

Kızıl Veba


JACK LONDON

The Scarlet Plague
İş Bankası Kültür Yayınları
72 Syf
4,5

Herkese merhaba. 

Eserde 1912 yılında yayımlanmasına rağmen 2012 yılında dünyayı saran "Kızıl Veba" adında salgın hastalığının tüm dünyayı nasıl yakıp yıktığını anlatılmış. Jack London her ne kadar salgın hastalığa şahit olmasada, salgın bir hastalıkta neler olabileceğini muhteşem bir şekilde bizlere aktarmış. Bu durum beni çok etkiledi. Zaten London'ı eserlerini severdim, bu eserle sevgim hayranlığa dönüştü. 

60 yıl öncesinde Profesör James Howard Smith olan, şimdilerde ise Granser, 2012 yılında yaşanan salgın hastalığını torunlarına anlatıyor. Kızıl Veba hiç beklenmedik anda ortaya çıkıyor. Önce yüzde kızarıklık sonra ayakta başlayan hissizlik ve son olarak da kalbin durması. Bu arada sadece bundan insanlar etkinlenmiyor. Hayvanlarda da değişiklikler oluyor. İlk avlananlar tavuklar oluyor. Değişim çiftlik hayvanları, kediler ve köpeklerle devam ediyor. Tam bir kıyamet. 
Çok az insan hayatta kalıyor. İlk zamanlar birbirinden habersiz yaşıyorlar. Daha sonra başka insanların yaşadığını öğreniyorlar ve sıfırdan başlıyorlar hayata. Su boylarında ilkel bir yabanilik içinde bir yaşam... 

Bilimin, tekonolojinin üst seviyede olduğu bir çağdan,  ilkel bir çağa geçildiğindeki kırılganlık çok acıydı. Ayrıca London'un muhteşem kalemiyle insanlığın yok oluşuna şahit olmak... Kelimelerle ifade edemem. 
Tek kelimeyle muhteşem bir eserdi. Mutlaka okumalısınız.

ALINTI
 
"Eski uygarlıklar nasıl yıkıldıysa bu yeni uygarlık da geçip gidecek. O uygarlığı inşa etmek elli bin yıl alsa da geçip gidecek. Zaten her şey geçip gider. Ge­riye sadece kozmik güç ve madde kalır, onlar da ebediyen devam edecek, sonu gelmez bir akış içinde birbiriyle itişip çekişecek o ölümsüz tipleri ortaya çıkarır: rahibi, askeri ve kralı."

"Çevrelerindeki dünya çöküp harabeye dönerken, her tarafı bu çöküntünün tozu dumanı sararken bu aşağılık yaratıklar içlerindeki vah­ şiliğin dizginlerini salmış, savaşıyor; içiyor ve ölüyorlardı.
Ne fark ederdi ki zaten? Herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşamı aşağılayanı da ... Herkes göçüp gidiyordu."

"'Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider' ya, bizim o şanlı, o muazzam uygarlığımız da köpükler gibi uçtu gitti işte."

"Şahane uygarlığımızın en mükemmel başarısı yiyecektir diye düşünürüm bazen; akla hayale sığmayan bolluklarıyla, sonsuz çeşitlilikleriyle, harika lezzetleriyle yiyecekler."

"İnsanoğlu uygarlık yolunda­ i kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok batmaya mahkûmdur."

"Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider," diye mırıl­dandı, belli ki bir şiirden bir dize okumuştu. "Aynen öyle, köpükler gibi, geçici. İnsanın bu dünyadaki bütün çalışma­sı köpükten öte bir şey değil. İnsan kendine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti, top­rağın yabani bitki örtüsünü temizledi. Ama sonra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi sildi süpürdü. Arazileri orman oldu, tarlaları yabani otlar­la doldu, sürülerini yırtıcı hayvanlar yedi."


25 Mayıs 2025 Pazar

Sherlock Holmes (7 Hikâye)



SIR ARTHUR CONAN DOYLE


Herkese merhaba. 
Sherlock Holmes'un analitik akıl yürütmedeki hünerlerini ve araştırmalarında kullandığı akıl almaz yöntemlerini sergilediği yedi güzel hikâye okudum. 

MUSGRAVE RİTÜELİ
Bir akşam Watson, Holmes'a evi toparlamak için teklifte bulunur. Holmes oldukça kederli bir yüzle kabul eder ve odasına gider. Sonra büyük, kalaydan bir kutu ile geri döner. İçerisinde bir sürü eski vakalar ile ilgili belgeler, hatıra olarak sakladığı parçalar vardır. Onlardan biri de Musgrave Ritüeli ile ilgilidir. 
Holmes'un üçüncü vakası. O dönemde yakın çevresinden vakalar gelmekte. Reginald Musgrave de okuldan arkadaşı. Reginald köklü bir aileden gelmektedir. Olay kahya Brunton ile ilgili. Kendisi uzun yıllardır aileye hizmet vermektedir. Bazı nedenlerden dolayı işine son verilir. Daha sonra tuhaf olaylar başlar ve bir hizmetçi de ortadan kaybolur. 
Ritüel ilginçti. Son da öyle. Ama beni pek tatmin etmedi açıkçası. 

REIGATE BULMACASI
Sherlock Holmes, 87 baharında sıra dışı ve karmaşık bir işi (üç ülkenin polisinin çözemediği) büyük çabalar sonucunda çözmüştür. Ama sonrasında büyük bir depresyona girmiştir. Watson, hasta olduğunu duyduğunda onu biraz dinlemesi için Reigate'e götürür. Orada önce bir hırsızlık olayı sonra da bir cinayet işlenir. Her ne kadar Watson olaya karışmamasını istesede Holmes duramaz ve olayı çözer. 
Keyif aldığım bir hikâye oldu. 

Alıntı
"Bay Holmes henüz tam iyileşmemiş galiba. Gittiğimizden beri acayip davranış sergiliyor, aşırı heyecanlanıyor."
"Bence endişelenmenize gerek yok," dedim. "O çılgın davranışlarının altında genelde bir metot vardır."
"Bazıları onun metotlarının altında çılgınlık olduğunu söylüyor," diye mırıldandı Müfettiş. 
"Fakat şu an ateşlenmiş durumda."

"Dedektiflik sanatında, onca bilgi içinden hayati olan ve olmayanları ayırt etmek çok önemlidir. Bunu yapmazsanız enerji ve ilginiz tükenir, konsantre olamazsınız."

"Sayısız yeteneklerinin, Tanrı vergisi özelliklerinin arasında özel bir doğa sevgisi yoktu ve yaşadığı tek değişim, şehirdeki suçluların peşlerini bir süreliğine bırakıp şehir dışındakilerin peşine düşmesiydi."

SAKAT ADAM (Albayın Ölümü) 
Bir akşam beklenmedik bir anda Sherlock Holmes, Watson'un evine gelir. Onda misafir olarak kalıp kalamayacağını sorar ve daha sonra araştırma yaptığı ilginç bir olaydan bahseder. Ertesi gün de ikili Aldershot'a doğru yola koyulur. 
Olay ise bir cinayettir. Albay Barclay, kendi evinde bir cinayete kurban gider. 
Beklenmedik bir sondu. Keyifle okudum. 

BROOKE SOKAĞI CİNAYETİ
Bu sefer Holmes'un kapısını sinir hastalıkları doktoru Percy Trevelyan. Blessington adında bir beyefendi bir teklifte bulunur. Percy'e muayenehane açacaktır. Percy'i bir yatırım olarak görür. Ev ile işyeri aynı yerde ve birlikte yaşarlar. Ta ki bir hasta gelene kadar. Tuhaf olaylar başlar. 
Bu hikâyeyi de severek okudum. 

Alıntı
"Yüz ifadeleri, insana duygularını yansıtabilmesi için bağışlanmışlardır."

"Kanunların yenilgiyle uğradığı her durumda, adalet kılıcı intikamını almak için bekliyor olacak."

YUNAN TERCÜMAN (Yunanlı Tercüman) 
Bu hikâyenin yeri ayrı. Çünkü Sherlock Holmes'un ağabeyi Mycroft Holmes ile tanışıyoruz. 
Holmes, Watson'a hiç ailesinden bahsetmez. Ta ki o güne kadar. Watson'a ağabeyinden bahseder. Kendisinden daha yetenekli olduğunu söyle ve onunla tanıştırır. Mycroft onlara Yunanlı bir tercümanın başından geçen ilginç bir olaydan bahseder. Tabii bizimkiler hemen olayı çözmek için çalışmalara başlar. 
Yunanlı tercüman, tercümanlık için her yeri kapalı bir arabayla bilmediği bir eve getirilir. Tercümanlığını yapacağı adam hırpalanmış bir şekilde görür. Ona yardım edebilmek için Mycroft'tan akıl almak ister. 
Bu da güzeldi. Ne diyebilirim ki. 

Alıntı
"Sherlock Holmes'un, uzun süreli dostluğumuz boyunca ne kendi akrabalarından ne de geçmiş hayatından söz ettiğini duymuştum. Bu konudaki sessizliği, onun bende uyandırdığı insan üstü izlenimini o kadar güçlendirmiş ki onu yalnız bir kahraman, kalbi olmayan beyin, insan ilişkilerinde yetersiz olduğu kadar akıl konularında da bir o kadar eşsiz biri olarak görmeye başlardım. Kadınları aşırı derecede itici bulması ve yeni dostluklar kurmaya heves etmemesi, duygusuz kişiliğinin birer göstergesiydi."

DENİZ ANTLAŞMASI
Watson, eski okul arkadaşı Percy Phelps'ten bir mektup alır. Sherlock Holmes'un yakın dostu olduğunu bildiğinden yardım ister. Kendisi Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmaktadır. Dayısı Lord Holdhurst tarafından kopyasını çıkartması için çok gizli ve çok önemli bir evrak verilir. Herkes işten çıktıktan sonra kopyalamaya başlar. Bakanlıkta sadece çaycı ve eşi vardır. Kahve için odasından ayrıldığında evrak kaybolur. O evrakın bulunması Percy'in geleceği için çok önemlidir. 
İki kişiden şüphelenmiştim. Onlardan biri çıktı. Güzel bir hikâye idi. 

Alıntı
"Polisler ve otorite güçleri bilgi toplamakta olağanüstü iyidirler, her zaman onları kendi yararları için kullanmayı bilmeseler bile..."

SON OLAY
Çok hüzünlü bir son bizi bekliyor. Devamında neler olacak merak ediyorum. 
Sherlock Holmes, bir çeteyi çökertmek üzere. O çetenin başındaki adam çok zeki. Bu olaylardan dolayı bir süre Londra'dan uzaklaşması gerekmektedir. Watson'ı da yanına alır ve Kıta Avrupası'na doğru yola koyulurlar. 


17 Mayıs 2025 Cumartesi

Boğulan Kadın



ROBYN HARDING

The Drowning Woman
Olimpos Yayınları
336 Syf
4/5

Herkese merhaba. 

Başarılı bir şef olan Lee Guliver, borçla açtığı restoranını pandemiden dolayı batmış ve (borçtan kaynaklı) tehlikeden kaçmak zorunda kalmıştır. Hiç bilmediği bir şehre gelir, arabasında yaşamaya başlar. Lee, bir akşam uyuyabilmek için arabasını okyanusun kıyısındaki ıssız bir parka çektiği sırada gözyaşları içersinde okyanusa atlayan bir kadını kurtarır. Bu kurtarış Lee'nin hayatını daha da altüst eder. 
Kurtardığı kadının ismi Hazel'dir. Hazel'in kötü bir evliliği vardır. Kocası tarafından istismar edilmektedir. Lee, Hazel'e yakınlık hisstemeye başlar. İki kadının arasında bir dostluk kurulur. Derken bir gün Hazel, korkunç bir teklifle gelir. Lee kısa süreliğine Hazel'in yerine geçecek, o sırada Hazel'de ortadan kaybolacak. 

İlk 100 sayfayı ne zaman bir şeyler olacak diye okudum. Sonra ilk şok dalgası geldi. Sonra bir daha, bir daha. Bir anda kendimi şaşırtıcı ve sürükleyici bir hikâyede buldum. Yazar ters köşelerle (özellikle 2 tanesinde) ağzım açık bıraktı. Her bir ters köşeden sonra sayfaları daha hızlı çevirmeye başladım. 
Ayrıca hikâyeyi iki kadın karakter tarafından okuyoruz. Hazel'in bölümlerini okurken Lee'yi, Lee'nin bölümlerini okurken Hazel'i merak ediyoruz. 
Ben çok beğendim. Aksiyonuyla, gizemiyle, gerilimiyle ve ters köşeleriyle tam kıvamında bir kitap. 

ALINTI
"Acaba bir gün yatar pozisyona geçip derin bir uykuya dalacak kadar rahatlayabilecek miyim? Umarım bunu öğrenecek kadar uzun süre burada kalmam."

"Çekici görünme işini bıraktım. Bazı dünyalarda güzel görünmek işinize yarar ama diğerlerinde kendinizi saklamanız gerekir. Zaten güzellik eninde sonunda sizi bırakacaktır. Evsiz olmak sadece bunu hızlandırır."

"Bu kırılganlık hali benim içi yeni. 
Gücün bende olmasına, ipleri elimde tutmaya alışıktım. Daha önce hiç böyle hissetmedim, dört yıllık erkek arkadaşım And­re'yle birlikteyken ve hatta lisede bile. Hassas ve ilgiye muhtaç haldeyim. Bunun nedeni kimliğimden ve değer verdiğim her şeyden yoksun kalmam mı? Düşüşüm duygu duvarlarımın yıkılmasına mı neden oldu? Tuhaf bir his. Baş döndürücü, heyecan verici, korkutucu."

"Merdivenleri yavaşça çıkıyorum, vücudum yorgun. Boyun eğmiş. Ama ruhum hafif. Çünkü hazırım. Bırakıp gitmeye hazırım."

16 Mayıs 2025 Cuma

İntikam Maskesi



ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #5
Lord of Darkness
Pegasus Yayınları
384 Syf
4/5

Herkese merhaba. Normalde art arda historical kitap okumam. Bu ay dayanamayıp okudum. Çünkü çok güzel bir seri. 
İntikam Maskesi, Maiden Lane Serisi'nin beşinci kitabı. 

Godric gerçek bir kahraman. Karısını çok seviyordu. Hastalığı boyunca ve ölümünden sonra ona hep sadık kaldı. Ta ki Griffin, onu kız kardeşi Megs ile evlenmesi için şantaj yapmasına kadar. Godric evlenmeyi kabul ederken bir daha başka bir kadını seveceği aklına gelmez.
 
St. Giles Hayaleti'nin tek amacı masumları korumak. Bir gece korkusuz genç bir kadınla karşılaşır. Genç kadın silahı ona doğrultur ve o anda Hayalet, genç kadının karısı olduğunu anlar. 

Leydi Margaret Reading kendine bir söz vermiştir. Sevdiği adamı öldüren St. Giles Hayaleti'ni öldürmek. 
Godric ile evlendiklerinin ertesi günü Londra'yı terk eder ve iki yıl sonra geri döner. Daha kocasının evine gitmeden hayaletin peşine düşer. Karşılaşır da. Ama o maskenin arkasındaki adamı tanıyamaz. 

Isabel ve (özellikle) Winter'dan sonra beklentim düşüktü açıkçası. Serinin ilk kitabında karşılaştığımız Godric bir muamma idi. Merak da etmiştim. Yazar beni şaşırttı. Gizemli Godric kendine hayran bıraktı. Ama yine de Winter'ı geçemedi. Her ne kadar ilk başlarda Godric'i damızlık olarak görsede Megs'i de çok sevdim. Her şeye rağmen hayat dolu ve güçlü bir kadın. 
İkilinin yavaş yavaş aşık olmalarını hoşuma gitti. Hikâyenin ilerleyişi, Megs'in Godric'i kabuğundan çıkartması ve ikilinin birbirlerinin yaralarına merhem olması çok hoşuma gitti. 
Tüm karakterler eğlenceli ve keyifliydi. Özellikle Moulder'a bayıldım. 
Ayrıca bu kitapta da çocuk hırsızları var. İki yıldır ortada görünmeyen hırsızlar tekrar kız çocuklarını kaçırmaya başlıyor. St. Giles Hayaleti de onların peşinde. 

İntikam Maskesi'ni çok sevdim. Ufak bir eleştirim olabilir. Olaylar düğünden iki yıl sonra başlıyor. Ben Griffin şantaj yaptığı kısmı ve düğün günlerini de okumak isterdim. Şuan için seride favori ikinci kitap. 

ALINTI
"Hiçbir zaman badem ezmesi ve arada bir çilek atıştırarak peri kızı misali yaşayan kızlardan olmamıştı. Besleyici köy yemeklerini seven bir kadının vücuduna sahip biri olarak ortalama ağırlığın biraz üzerinde sayılır. Ama kocası -yaşlı kocası- yine de onu küçük bir kediyi kaldırır gibi kaldırıp kenara koymuştu."

Elinde buruşturduğu kumaşı Godric'in konyak kadehine daldırdı. 
"Bu kaliteli bir Fransız konyağıdır," dedi Godric yumuşak bir sesle. 
"Ve senin sırtın da kaliteli bir İngiliz etidir,"  diye yapıştırdı Megs ipe sapa gelmez olduğunu bildiği cevabını ve elindeki kumaşı kocasının sırtındaki yaraya bastırdı. 

Kalbin Gölgesi


ELIZABETH HOYT

Maiden Lane Serisi #4
Thief of Shadows
Pegasus Yayınları
384 Syf
5/5

Herkese merhaba. Muhteşem bir kitapla geldim. Maiden Lane Serisi'nin dördüncü kitabı Kalbin Gölgesi. 

"Ah, bir araya toplanın canlarım, mumları yakın, ortalığı aydınlatsınlar çünkü bu akşam size St. Giles Hayaleti'nin hikâyesini anlatacağım..."

Şimdi sıra ilk üç kitaptan tanıdığımız gündüzleri yetimhane müdürü ve öğretmen, geceleri ise St. Giles'in koruyucusu St. Giles Hayaleti Winter Makepeace'de. Üçüncü kitapta dahil olan kadınlardan oluşan sendikanın üyesi Leydi Isabel Beckinhall. 

Winter ikili hayat süren ciddi ve soğuk biri. Kardeşlerinin gitmesiyle tüm yetimhanenin sorumluluğu ona kalmıştır. Bir gün hayalet olarak yaralanır ve güzel bir aristokrat tarafından kurtarılır. O aristokrat sivri diliyle tanıdığı Isabel'dir. 
Isabel, Winter'ın yetimhanede kalabilmesi için ona sosytenin kurallarını öğretmeye başladığında genç adamın gözlerinin neden bu kadar tanıdık geldiğini bir türlü çözemez. 
Gündüzleri Isabel ile Winter birbirlerinin iradelerinin sınırlarını zorlarlar, geceleri ise turkularını konuştururlar. Ayrıca Winter St. Giles'teki kaybolan küçük kızların peşine düşer. Bu işe kendine adayan Winter her şeyini kaybedebilir. Yetimhaneyi, Isabel'i, hatta hayatını... 

İlk sayfalardan itibaren bu hikâyenin etkisi altına girdim. Hoyt bir kez daha sihrini ortaya koymuş. 
Yazarın St. Giles dünyasını serinin başından bu yana seviyordum. Çok üzücü ve çok gerçekçi. Bu kitapta ise daha çok acı. İşte Sevgili Winter'ımız bir nebze de olsa bu acıları dindirmek için kendini adamış. 
Winter beni çok şaşırttı açıkçası. Yazardan farklı bir şeyler bekliyordum ama bunu beklemiyordum. Beni her hareketi ile hem şaşırttı hem de kendine hayran bıraktı. 
Isabel de şaşırttı. Winter kadar olmasada onu da çok sevdim. Ayrıca Winter ile Isabel için söyleyebileceğim şimdiye kadar okuduğum hiçbir historical romansda karşıma çıkmaya karakterlerdi. 

Hem eğlenceli hem duygusal diyalogların yer aldığı, tutkulu, şefkatli ve gizemli bir aşk hikâyesi Kalbin Gölgesi'nde. Şuana kadar seride en çok sevdiğim kitap oldu. Winter ile mutlaka tanışmalısınız. Ya da St. Giles Hayaleti mi demeliydim? 

Dipnot: Her kitapta olduğu gibi bu kitapta bir sonraki hikâyeye giriş yapılmış. Önümüzdeki ay okumaya devam. 

ALINTI
"Bazen doğru şeyi yapmak, fedakârlık değildir."

"Birçok âlim kişi aşkı açıklamaya çalışmış ancak başarısız olmuşlardır. Söyleyebileceğim tek şey leydi ile palyaçonun o gün birbirlerine âşık olduğudur. Bir insanın mevkiini ya da bu dünyadaki yerinin göz ardı edebilecek kadar gerçek ve uzun süren bir aşkla sevgiler birbirlerini; bu hem olağanüstü hem de korkunç bir durumdu...
St. Hayaleti Efsanesi'nden

"Kimin aklına gelirdi," diye mırıldandı. "O çok ciddi Bay Makepeace'in macera romanlarından hoşlandığını kim bilebilirdi?"
Winter başını kaldırdı. "Ya da uçarı Leydi Beckinhall'un macera romanlarını skandallarla dolu biypgrafilere tercih edeceğini?"

"Bu küçük oyunda kim kimin gerçek kişiliğini ortaya çıkarıyordu acaba?"

"Etrafınızda hayranlığını ifade bile edemeyen onlarca erkek olmalı, ya statülerinin yetersiz olmasından ya da sizi rahatsız etmekten korktukları için. Sadece düşünceleriyle bile sizi parfüm izi gibi takip ederek etrafınızı aydınlatanlar vardır, kararlı fakat görünmez biçimde." 

"Ah, şu dünyada ölüm olmasa olmaz mıydı? Çaresizlik ve keder? Genç bir kızın umutları niçin paramparça olmak, bir aileye ve aşka dair hayalleri niçin yıkılmak zorundaydı?"

"Bir aristokratın ölümü için bir tabur askeri harekete geçiriyorlar ama her ay ölen düzinelerce çocuk için parmağını kıpırdatan bile yok."

"Boşlukta sürüklenen ve etrafındaki insanlardan tamamen kopuk halde yaşayan iki yalnız ruh."

"Benim, senin tüm sırlarını bilmek gibi bir beklentim yok. Ben, yıllar sonrasında bile her gün yeni bir şeyler keşfedeceğimi düşünerek mutlu olanlardanım."

"Ah, benim çok sevgili Isabel'im, işte bunlar benim çocuklarım. Kalben çok sevdiğim ve hayatımın anlamı olan çocuklarım. Ben düzinelerce çocuğun babasıyım ve gelecekte de yüzlerce çocuğun babası olmak niyetindeyim. Gel. Evet de, karım ol ve bana çocuklarımı yetiştirmemde yardımcı ol."

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Akıl ve Cinayet



TIRZAH PRICE

Jane Austen Murder Mystery #2
Sense & Second - Degree Murder 
Go Kitap
384
5/5


"Suç sizi ele verir. Yöntemlerinizi, zevklerinizi, alışkanlıklarınızı ve tavrınızı dilediğiniz kadar değiltirebilir ya da çeşitlendirebilirsiniz, ama eylemleriniz ruhunuzu açığa çıkarır."
[On Küçük Zenci, Agatha Christie]

Herkese merhaba.
Bayıldığım bir uyarlama ile geldim. Jane Austen'ın polisiye versiyonları. İkisine de bayılıyorum. Akıl ve Cinayet serinin ikinci kitabı. Artık üçüncü kitap gelsiiiin. (Seri bilgisi aşağıda olacak)

"Ben de herkes gibi mutlu olmak istiyorum, fakat her insan ancak kendi tarzında mutlu olabilirler."
[Akıl ve Tutku, Jane Austen]

Öncelikle Akıl ve Cinayet, Akıl ve Tutku'dan uyarlamadır. Akıl ve Tutku, Jane Austen'ın en sevdiğim romanıdır bu arada. 

Mutlu bir aile olan Dashwoodlar, bilime hevesli, kimya üzerine kendi çapında deneyler yapan on sekiz yaşındaki Elinor'un babasını çalışma odasında ölü bulmasıyla mutlulukları son bulur. Bay Dashwood'un kaybının acısı yaşarlarken evsiz de kalırlar. Ağabeyleri ve onun sinir bozucu karısı onları evden atmıştır. 
Ayrıca babalarının yürüttüğü bir dedektiflik bürosu vardır. Ailenin ortanca kızı Marianne, hep babasına işlerinde yardım etmiş, bir gün çalışma hayaliyle yaşamaktadır. Evlerini kaybetmeleriyle büroda kapanr.
Marianne babalarının ölümünü doğal olduğunu düşünmez. Elinor'a söyler. Bazı şüpheli durumlarla karşılaşırlar. Ve iki kız kardeş babalarının şüpheli ölümüyle ilgili ipuçları toplamaya başlarlar. Ayrıca evin küçük kızını unutmayalım. Hayal gücü muhteşem olan, hikayeler yazan Margaret. 
Dashwood kardeşler hem ipuçları bulmaya hem de Londra sosyetesinde ayakta durmaya çalışırlar. Bu arada aşk da kapılarını çalar.

Tek kelimeyle ba-yıl-dım. Zaten en sevdiğim Jane Austen kitabıydı. Uyarlaması da muhteşem olmuş. Kızlar çok tatlıydı. Onların mücadelesi, araştırma azimleri görülmeye değerdi. Marianne'in dürtüsel ve sezgisel yöntemleri, Elinor'un gözlemci, rasyonel tarafı ve kullandığı bilimsel yaklaşımla adaleti sağlamaları tam ekip işiyidi. Son tatmin ediciydi. Ben tahmin edemedim.
Unutmadan Edward'cığım çok tatlıydı. Filminde Hugh Grant oynamıştı. Bence çok yakışmıştı. Söylemeden geçmek istemedim.

Çok fazla söz gerek yok. Kemerlerinizi bağlayın, kahvenizi ya da çayınızı alın ve kendinizi tarihi cinayet gizeminde kaybolmaya hazır olun!

Jane Austen Murder Mystery Serisi
1) Aşk ve Kuşku
2) Akıl ve Cinayet
3) Manslaughter Park

ALINTI
"Elinor daima soğukkanlılığıyla övünen bir kızdı. Ama son günlerde örgü bir kazak gibi söküldüğünü ve darmadağın olduğunu hissediyordu. İplikler önce yavaşça sökülmeye başlamıştı, ama dikişler gevşedikçe bu süreç hızlanmıştı."

"Bu işte öğrendiğim şeylerden biri de, bazen insanın önemli konuları en sevdikleriyle konuşmakta daha çok zorlandığı."

"Para ancak parayla her şeyi satın alabileceklerini sananlara mutluluk getirebilir."

"Ne yazık ki çoğunluk, kadınların bilimsel konularda söz sahibi olabileceğine inanmıyor. Halbuki ben bir insanın neyin yapıp neyi yapamayacağına cinsiyetine göre karar verilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Ben çok çalışmaya, hayallerinin peşinden koşmaya ve sana inanmayanlara inat kendindini kanıtlamaya inanıyorum."

"... babasının ölümünün doğal sebeplerden olmadığından şüphelenmeye başladığından ve ilk kez adaletin yerini bulmasının nasıl hissettireceğini merak ediyordu. Bir zafer sarhoşluğuna mı kapılacaktı? Huzur mu bulacaktı? Yoksa hemen hemen her konuda onun yokluğunu unutup 'Bunu babama danışmalıyım' diye düşündüğündeki gibi yüreği sızlamaya devam mı edecekti?"

"En iyi hikâyeler içlerinde cinayet ve ihanet barındıranlardır."

"İnsanlar iki türlü cinayet işler. Ya o anın yoğunluğuyla düşünmeden hareket eder ya da bunu planlayarak. Planlı bir şekilde öldürenler öldürme eyleminden zevk alırlar."

"Dashwoodlar masumca kendi işlerine bakan sodyum bikarbonattı ve Fanny de üzerlerine dökülüp onları köpürten sirkeydi."


Ali ve Nino

KURBAN SAİD

Ali and Nino: A Love Story
Elhamra Yayınları
216 Syf
3/5



Herkese merhaba.
Hikayeden çok yazar dikkatimi çektiği kitap olan Ali ve Nino ile geldim. Dikkat çekmesinin nedeni "Hayalet Yazar" olması. Yazar hakkında pek bir bilgi yok. İsminin Kurban Said olduğu  bile değil.

1918-1920 yıllarında Bakü'de Bolşevik Devrimi yaşanmak üzereyken Müslüman bir Azeri genci Ali Han Şirvanşir ile Hristiyan Gürcü kızı Nino Kipiani'nin imkansız aşkını okuyoruz. Biri Doğu biri Batı. Aralarındaki sınırları kaldırmak zorundadırlar. Onların aşkı sadece kültür farkıyla sınanmıyor. Devrim ve savaşla da sınanıyor. 
Ali ve Nino'nun aşkı bizi Bakü'ye, Tiflis'e, Tahran'a dağlara ve çöllere götürüyor. 

Aslında kitabı bitireli bir hafta oldu. Normalde sıcağı sıcağına yazmayı tercih ederim. Zihnimdekilerin tazeyken. Maalesef biraz gecikmeli oldu bu sefer. 
İlk başlarda çok sıkıcı geldi. Ne yalan söyleyeyim. İkinci yarısında daha heyecanla daha merakla okudum. Daha çok göz yaşı, daha çok hüzün bekliyordum. Son haricinde beklentimi karşılamadı. 
Kısacası ortalama bir okuma oldu.


ALINTI
"Kafkasların üç büyük milletin temsilcileri: Bir Gürcü, bir Müslüman ve bir Ermeni. Aynı göğün altında aynı toprağa doğduk. Hem farklıyız hem de aynıyız Tıpkı Tanrı'nın üçlüsü gibi... Avrupalıyız ama Asyalıyız da... Doğu'dan ve Batı'dan alıyoruz ve ikisine de bir şeyler katıyoruz."

"Bizim ülkemizde sıradan insanların konuşacak sadece üç konusu vardır: din, politika ve iş dünyası. Savaş üçüyle de alakalıydı. Her zaman her yerde istediğiniz kadar savaştan bahsedebilirdiniz ve bu konunun sonu yoktu."

Mavi Trenin Esrarı


AGATHA CHRISTIE

The Mystery Of The Blue Train
Altın Kitap
288
4/5


Herkese merhaba. 
Bir Agatha Christie kitabı ile geldim. Daha önce Yakut Kana Bulandı ve Öldüren Miras adıyla basılan Mavi Trenin Esrarı, konusu dışında yazılış öyküsü de ilginç. Agatha Christie o dönem eşinden ayrılmak üzeredir ve kızı ile Kanarya Adaları'na gitmiştir. Yazma isteği olmamasına rağmen para kazanması gerekmektedir ve bundan dolayı bu kitabı yazar. 

Konusuna gelecek olursak; Amerikalı Ruth Kettering, babası tarafından meşhur bir mücevher hediye edilir. Zamanında Rus Cariçesi Katherina'ya ait olan Ateşten Kalp olarak adlandırılan bir mücevher. O mücevher ile Zengilerin Treni olarak bilenen "Mavi Tren" ile Nice'ye doğru yolculuğa çıkar. Tren Nice'ye geldiğinde kondüktör uyuyan Ruth'u uyandırmaya gider. Fakat Ruth'u uyandıramaz. Çünkü yüzü tanınmayacak şekilde ağır darbeler alarak öldürülmüştür. Ayrıca mücevher de ortalarda yoktur. 
Ne tesadüf ki trende dedektifimiz Hercule Poirot'da vardır. Olaya müdahil olur. Hatta Ruth'un babası tarafından görevlendirilir. 
Ruth'u ayrı yaşadığı eşi Derek mi öldürdü? Basit bir soygun mu? Yoksa daha fazlası mı? 

İlk 100 sayfa biraz sıkıcıydı. Mücevherin alınma aşaması, başka bir karakterin o tren biniş sebebi gibi kısımlar vardı. Sonrasında cinayet işlenir ve Poirot sahneye çıkar. Ondan sonrası su gibi akıp gitti. Katili tahmin ettim. Yuppi. Tahminimin doğru mu düşüncesiyle heyecanla okudum. 
Bu arada şaşırtıcı olaylar ve aşk meseleleri de var. Hercule Poirot her ne kadar emekliğe ayrılsada formundan hiçbir şey kaybetmemiş. Gri hücreler son derece iyi çalışıyor, polisin göremediğini görüyor. 
Mavi Trenin Esrarı, evet diğer Agatha Christie kitaplarından farklıydı. Evet zorlama yazıldığı belliydi ve evet ilk bölümler sıkıcıydı... Ama ben yine de çok beğendim. Heyecanla, keyifle okudum. 

ALINTI
"Trenler çok insafsız ola­biliyor, değil mi Mösyö Poirot? İnsanlar öldürülüyor, ölüyor ama onlar yollarına devam ediyorlar. Saçmaladığımın farkındayım ama sanırım siz ne dediğimi anlıyorsunuz." 
"Evet, evet, biliyorum. Yaşam aynen bir tren gibi. Uzayıp gidiyor. Ve geçip gitmesi de çok iyi aslında."
"Niçin?" 
"Çünkü trenler eninde sonunda yolculuğun sonuna ulaşırlar matmazel."

"İnsanların size en gizli duygularını açmalarının en kötü yanı da bu! Sizi bir daha istemezler."

"Keşke hayatta her şey siyah ya da beyaz kadar kesin ve açık olarak belirlenebilse. Ama maalesef yaşam öyle değil, matmazel. Henüz açık olarak kendilerini göstermeyen, ancak insanların üstüne gölgeleri düşen öyle çok şey var ki."

"Daima iki doğru vardır. İyi bir adam kötü bir kadının aşkıyla mahvolabilir; ama tabi bunun tam tersi de olasıdır. Kötü bir adam da iyi bir kadının aşkı nedeniyle mahvolabilir."

"Eğer bilmece çözme ye­ teneğiniz varsa, biraz da gri hücreleriniz çalışıyorsa, dedektif olarak başa­rılı olmamanız için hiçbir neden olamaz."


Gerçek Aşkın Laneti



STEPHANIE GARBER

Once Upon a Broken Heart #3
A Curse For True Love
Dex Yayınları
312 Syf
3,5


Herkese merhaba. 

Once Upon a Broken Heart Serisi'nin son kitabı Gerçek Aşkın Laneti ile geldim. 

Öncelikle Caraval'ın sihirli dünyasını çok sevdim. Caraval Serisi'ni ilk onu okumam gerekiyormuş aslında seriyi okurken öğrendim. O sihirli dünyayı daha yakından tanımak için en yakın zamanda o seriyi okuyacağım. 
Kitabın ilk başları biraz durağandı. Yavaş ilerledi. Bunun nedeni Evangeline'in durumuyla ilgiliydi. Sonra bazı şeyler düzelince ve ortaya çıkınca daha keyifli olmaya başladı. 
Jacks muhteşemdi. Keşke daha fazla görebilseydik. Apollo bölümleri iyi hoştu da benim gözler hep Jacks'i aradı. İkiliyi daha çok yanyana görmek isterdim.
Bu kitapta da sürprizler var. Bazı sırlar ortaya çıkıyor. 
Serinin son kitabında beklentim yüksekti. Güzeldi ama bekletimi tam olarak karşılayamadı. Kafamda bir iki soru işareti kaldı. 
Seri hakkında hatırlatma yapmam gerekirse; peri masallarına ve bir gün mutlu sona ulaşacağına inanan Evangeline Fox önce aşkı için taşa dönüşmüş (Kupa Prensinden yardım istemişti) sonra da peri masallarıyla büyüdüğü Muhteşem Kuzey'e gitmişti. Burada yakışıklı prens Apollo ile evlenmişti. Tabii Kupa Prensimiz Jacks'de burada. Kader Tanrılarının, vampirlerin olduğu sihirli bir dünya. 

SPOILER!!! 
İkinci kitapta Evangeline meşhur kemeri açmış, Jacks onun hayatta kalması için ağır bir bedel ödeyeceğini bile bile taşları bir araya getirmişti. Gerçek Aşkın Laneti'ne bu şekilde başlıyoruz. 
Evangeline hafızasını yitirmiş ve Apollo ile birlikte. İlk başlarda Jacks yok. Evangeline'i öldürmek isteyenler var. Valorlar tekrardan hayattalar. İçlerinden birine çok sinir olacaksınız. 
Evangeline hafızasına bu kadar basit bir şekilde kavuşmamalıydı. Son olarak Jacks neden elma? 

ALINTI
"Umut etmek, hayal kurmak ve sihre inanmak Evangeline için nefes almak gibiydi."

"Gücün verilmesi kolay, geri alınması zor olurdu."

"Bir zamanlar, peri masallarına inanan bir kız, asla sevmeyeceğine ant içmiş bir prensin kalbini çalmıştı. "

"Evangeline ilk görüşte aşk öykülerine her zaman bayılırdı ama kitapta o kadar sık ilk görüşte aşk sözü geçiyordu ki neredeyse kitabın sonunda bir reklam göreceğini düşünmeye başlamıştı: İlk Görüşte Aşk Parfümleri: Mutlu Sonu Aramaktan Bıktınız mı? Artık Aramayın, Hemen Sıkın!"

"Ondan bir parça istiyordu. Onu kendine saklamak istiyordu. Daha sonra kullanmak için elinde tutmak istiyordu.
En azından kendine öyle diyordu.
Bu kız yalnızca bir anahtardı.
Bir insan.
Bir saplantı değildi.
Onun saplantısı değildi."

Kızıl Veba

JACK LONDON The Scarlet Plague İş Bankası Kültür Yayınları 72 Syf 4,5 Herkese merhaba.  Eserde 1912 yılında yayımlanmasına rağme...