HARUKİ MURAKAMİ
Necimaki-dori Kuronikuru
Doğan Kitap
738 Syf
4/5
Herkese merhaba.
Sıradan bir adamın sıradan bir günüyle başlıyor hikâye. Toru Okada. Namıdiğer Zemberekkuşu. Evli ve bir süredir işsiz. Ev işleriyle uğraşıyor. O gün, ilk tanımadığı bir kadından tuhaf bir telefon alıyor. Daha sonra da kedileri Noboru Vataya ortadan kaybolur. Kedinin kaybolmasıyla Toru'nun aile hayatı değişmeye başlar.
Bu değişimle ile birlikte hayatına farklı kişiler girer. 16 yaşındaki Maya Kashara, medyum kardeşler Malta ile Girit Kano, gizemli kadın Muskat Akasaka ve oğlu Tarçın Akasaka.
Kedinin kaybından bir süre sonra da gazeteci olan eşi Kumiko işe gitmek için evden çıkar ve bir daha dönmez.
Kumiko'nun gitmesiyle Toru, hiç sevmediği, düşmanı eşinin ağabeyi kötü politikacı Noboru ile görüşmek zorunda kalıyor.
Bu kitap nasıl desem biraz tuhaftı. Beynim yansada bu tuhaflık hoşuma gitti. Hayal mi gerçek mi ya da rüya mı? Bir yere kadar bilmiyorsunuz. Kuyu "metafor" u ile de zaman kavramını yitiriyorsunuz. Hatta karakterler de o kadar ilginç ki onların gerçekliliğinden bile şüphe ediyorsunuz. Kitabın neredeyse 3'de 2'sini de kim nereye gitti düşüncesiyle geçiyor.
Bu arada Toru'nun hayatına giren kişilerinin hayatlarına da ortak oluyoruz. Hepsi birbirinden acı ve ilginç. Tek sıkıldığım Teğmen Mamiya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndaki yaşadıklarının anlatıldığı bölümler oldu.
Zemberekkuşu'nun Güncesi, tuhaflığın dışında dağınık bir hikâye. Murakami bu dağınıklığı ustaca toparlayıp (kafamızda bazı soru işaretleri kalsada) bizi sona ulaştırıyor. Bunların dışında yabancılaşma, yalnızlık ve bir bireyin kimlik arayışı temaları yer alıyor.
Unutmadan kedi döndü mü dersiniz? Ya da eşi? Eşini söylemeyeceğim ama kedinin döndüğünü söyleyebilirim. Yeni ismi Uskumru oluyor.
Sayfa sayısı gözümü korkutmuştu. Okumak için sürekli erteliyordum. Korktuğum gibi değilmiş. Keyifle okudum.
Ayrıca yazardan okuduğum ikinci kitap oldu. Devamı gelecek gibi görünüyor.
ALINTI
"Buradan çıkabilirim ama kaçamam. İnsan ne denli uzağa giderse gitsin, yine de kaçamayacağı şeyler var."
"Kaçamam, kaçmamalıyım. Nereye gidersem gideyim, bu şey beni, aman vermeden kovalayacaktır. Sonsuza dek."
"Dünyada bilinmemesi daha iyi olan şeyler vardır,"
"Zemberekkuşu, dedi başını kaldırıp ve dosdoğru gözlerimin içine bakarak, yaşım henüz on altı, yaşamı pek iyi bilmiyorum ama bir şeyi kesinlikle söyleyebilirim: eğer ben karamsarsam, karamsar olmayan yetişkinler budala demektir."
"İnsan istediğini hiçbir zaman elde edememeye alışınca, sonunda gerçekten neyi istediğini bile bilmez oluyor."
"Yasa, dedi, ne de olsa dünyasal işlerle ilgilenmek için yapılmıştır. Yin'in Yin olduğu, Yang'ın Yang olduğu, benim ben, ötekinin öteki olduğu bir dünya. Ben benim / O odur / Sonbahar günbatımı. Sense, sen bu dünyadan değilsin. Sen bizimkinden biraz daha yüksek ya da biraz daha alçak aradaki bir dünyadansın."
"Bir insan için bir başka insanı derinliğine tanımak olası mıdır? Birini gerçekten tanımak, hem zaman hem de içtenlikle harcanacak çaba ister, ama gene de özüne ne derece yaklaşılabilir ki?"
"Cesaret ile merak, bilinmeyen bir bahçeye girildiğinde birlikte işler. Kimi zaman merak, gizlenmiş cesareti ortaya çıkarabilir, kışkırtır. Ama bana öyle geliyor ki, merak çabucak yok oluverir de cesaret uzun bir yol almak zorundadır. Merak, birlikte iyi olunan ama güvenilemeyen bir arkadaşa benzer. Seni bir şeyler yapmaya kışkırtabilir de gerektiği zaman savuşup gider. İşte o zaman sen de devam etmek için cesaretini toplamak zorunda kalırsın."
"Kendini yıpratmak, çok daha uzun bir sürecin basit bir dışavurumu."
"Hayaller, âdet görme gibidir: gelince gelir. Kapıda karşılayıp, 'Üzgünüm, şimdi işim var, sonra gelin' diyemezsin."
"Hayal gücü, ölümcül olabilir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder