18 Mart 2025 Salı

Parma Manastırı




STENDHAL

La Chartreuse De Parme
İlk yayın tarihi 1839
576 Syf
3/5


Herkese merhaba. 

Parma Manastırı, Stendhal'in yaklaşık iki ayda yazdığı ve Balzac'ın dönemin en müthiş Fransız romanı olarak nitelendirdiği hatta üç kez okuduğu eserde aristokrat del Dongo ailesinin ikinci oğlu Fabrizio'nun hikâyesi anlatılmaktadır. 
Fabrizio, küçüklüğünden itibaren kahramanlık hikâyeleri ile büyümüştür. İdealist bir yapıya sahiptir. 1815 yılında Napolyon'un Elba adasından döndüğünü duyar ve Como Gölü kıyısındaki babasının şatosundan kaçar. Tek isteği hayran olduğu Napolyon ile karşılaşmak ve Waterloo Savaşı'na katılmaktır. Belçika'ya gider ve savaş sırasında bir sürü aksiklerle karşılalır. Cesareti onu zindanlara kadar düşmesine neden olur. 
Savaş sonrası memleketine döner. Ve hain muamelesi görür. Kendisine gizlice aşık olan düşes halasının desteği ile her ne kadar kendisi istemesede kilisede kariyer yapmaya başlar. 
Bu arada kahramanımız tekrardan zindanlara düşer. Ayrıca Clelia adında bir kıza aşık olur. 

Parma Manastırı'nda Fabrizio ile tutkuya, hem aşk hem de Saray entrikalarına, savaşa, aristokrasiye ve en önemlisi siyasî analizlere şahit oluyoruz. 

Parma Manastırı, Stendhal'den okuduğum ikinci kitap. İlki Kırmızı Siyah'tı. 
Özellikle ilk bölümlerde kitaba odaklanmada güçlük çektim. Bir türlü hikâyeye giremedim. Sonrasında daha akıcı bir okuma oldu. 
Fabrizio'nun yaşadıkları hem trajikomik hem de üzücü geldi. 
Stendhal'i eleştirmek haddime değil biliyorum ama benim için ortalama bir okuma oldu maalesef. 


ALINTI

"Bu bi­limin de gerçek bir yanı olabilir miydi acaba? Neden öbür bilim dallarından ayrı olsundu? Örneğin, belli sayıda salakla cin fikirli insan, Meksikaca bildikleri konusunda anlaşmaya varırlar; bu nitelikleriyle onlara saygı duyan toplumlar ile ceplerine para koyan hükümetlere kendilerini benimsetirler. Özellikle de akılsız oldukları ve işbaşındaki iktidar, halkları ayağa kaldırmalarından, iyilik duygularına yaslanarak tum­turaklı sözler etmelerinden korkmadığı için ihsanlara boğu­lurlar!"

"xıx. yüzyılın gönlünü kaptırdığı özgürlük özlemi, bü­yük kitleleri mutlu etme modası ve saplantısı, ona göre, di­ğer bütün düşünceler gibi geçip gidecek bir sapkınlıktı, ama tıpkı bir ülkeye bulaşan vebanın yığınla insanın canını al­ması gibi, pek çok ruhu öldürdükten sonra geçecekti."

"Çobanyıldızı okşarken gözlerimizi Yarına tutkun, süzerim gökleri O göklere yazmıştır, parlayan notalarla Tanrı Bütün canlıların yazgısını ve alınyazısını Çünkü o göklerin derinliklerinden bakar da bir insana Bazen acır, yol gösterir ona Kendinden abece'li yıldızlarla Yaşam söyler önceden bize olacakları, iyi olanıda kötü olanıda Ama toprağa ve ölüme yazgılı insanlar Küçümserler o yazıyı, okumazlar da."

"TO THE HAPPY FEW

"Hayır, hiçbir zaman göremeyeceksiniz değiştiğimi
Bana sevmeyi öğretmiş güzel gözler."

"Ne büyüktü mutluluğum, halk beni mutsuz sanırken ve şimdi yazgım değişti birden!"

"İnsan suçsuzluğundan eminken yargılan­maya yanaşmazsa büyük korkaklık etmiş olur."

"İyi ama," diyordu zaman zaman kendine, "insanların aşk adını verdikleri o her şeyi bastıran tutkulu kaygıya hiç yatkın olmayışım garip değil mi? Novara ya da Napoli'de karşıma çıkan ilişkilerde, varlığı bana güzel bir ata binmekten daha çekici gelecek bir kadına rastladım mı hiç? Şu aşk dedikleri yalan mı acaba?" diye ekliyordu. "Saat altıda karnımın acıkmasını nasıl seviyorsam öyle seviyorum kadınları da. Şu yalancıların, Othello'nun, Tancredi'nin aşkı dedikleri şey, bu bayağı eğilim olmasın? Yoksa benim yapım öbür erkeklerinkine benzemiyor mu? Neden gönlüm tutkudan yoksun olsun? Böylesi, garip bir yazgı olurdu doğrusu?"

"Söz konusu din, insanların alışılmadık şeyler düşünme cesaretini yok eder, başta da insanın kendi kendisini sorgulamasını, en büyük günah sayıp yasaklar; bu da, Protestanlık'a doğru atılmış bir adımdır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tweet Savaşları

EMMA LORD Tweet Cute Epsilon Yayınları 327 Syf 4/5 Herkese merhaba. Ayın ikinci kitabı Tweet Savaşları oldu. "Çılgın aromalı milkshake...